Kitabın ilk bölümlerinde, insanlık tarihinin en büyük bilim safsatası olan evrim teorisinin, İngiliz derin devleti üyeleri tarafından şekillendirildiğini ve dünyaya servis edildiğini detaylarıyla anlatmıştık. Darwinizm’in tüm dünyada yaygınlaştırılma sebebinin de, dünya çapında dini, manevi, ailevi ve milli duygulardan insanları uzaklaştırabilmek ve böylelikle kargaşa ve çatışmalara açık toplumlar inşa edebilmek olduğunu belirtmiştik. Bu yolla İngiliz derin devleti, deccali sistemini tüm dünyada yaygınlaştırabilecek, İslam alemini parçalara bölerken Hristiyan ve Musevi toplumları da yozlaştırabilecek ve böylelikle toplumları dejenerasyona ve çatışmalara kolaylıkla sürükleyebilecekti.
İngiliz derin devleti, Darwinizm belasını Osmanlı’da yaygınlaştırabilmek için özel bir zaman seçmiştir. Bu, İmparatorluğun büyük ölçüde kan kaybettiği, gücünü, nüfuzunu ve etkisini yitirdiği 19. yüzyıl sonlarıdır. “Aydınlanma” kılıfı altında, yine Osmanlı bünyesindeki materyalizmi modernlik sanan bazı kişiler kullanılarak bu veba Osmanlı coğrafyasına girmiş ve oldukça sinsi bir şekilde yaygınlaştırılmıştır. İngiliz derin devleti denetiminde kurulan dernekler, kurumlar ve okullar hep Darwinizm telkini üzerine faaliyet göstermiş ve başta Hilafetin temsil edildiği güzide Türk milleti ve neredeyse tüm İslam toplumları, bir anda “Allah yok” diyen bir akımın pençesine düşürülmüştür (Allah’ı tenzih ederiz).
Vebayı bir kere zerk ettikten sonra, gerisi İngiliz derin devleti için oldukça kolay olmuştur. Darwinizm’in bünyeye girmesi ile İslam Birliği ideali ortadan kalkmış, İslam toplumu paramparça olmuş, halk büyük ölçüde dini ve mukaddesatçı kimliğini kaybetmiş ve milli duygular yerini büyük ölçüde münafıkane eylemlere bırakmıştır. Artık bu aşamadan sonra, İngiliz derin devleti, ajanlarını ve propaganda yöntemlerini kullanarak Osmanlı toplumunu istediği şekilde yönlendirebilmiştir. Öyle ki, baskı altında tuttuğu II. Abdülhamid gibi padişahlara ve devlet adamlarına da istediğini yaptırır hale gelmiştir.
Dolayısıyla, Osmanlı’nın yıkılışının asıl sebebinin Darwinizm olduğunu söylemek oldukça doğru bir tespit olacaktır.
Osmanlı’ya Darwinizm Nasıl Yerleşti?
19. yüzyılın başından itibaren Osmanlı aydınlarında ve yönetici kadrolarında Batılılaşma kültürünün hakim olduğunu görürüz. Bu dönemde Osmanlı topraklarına, ilk olarak Batı’daki bilimsel gelişmeler ve teknolojik yenilikler taşındı. Ardından Batı’nın siyasi ve ekonomik modelleri taklit edilerek Osmanlı devlet sistemi yenilenmeye çalışıldı. Osmanlı ordusu da, silahlarından kılık kıyafetine kadar yenilenme sürecine girdi. Bu Batılılaşma rüzgarı, bazı alanlarda güzel gelişmelere vesile olsa da, Osmanlı düşünce yapısını ve sosyal düzenini de etkiledi. Birçok konuda olduğu gibi felsefe ve bilim alanında da Batı’nın “mutlak” üstünlüğü kabul edildi. Avrupa’da yaygınlaşan materyalizm, pozitivizm, Darwinizm gibi ateist ideolojiler bazı Osmanlı aydınlarını çok büyük bir hızla etkisi altına aldı. Ateist olmayı, Darwin’in bilime aykırı iddialarına inanmayı, dünyayı materyalist bir gözle değerlendirmeyi modernliğin ve Batıcılığın bir gereği olarak kabul ettiler. Dönemin bazı siyasetçileri politikalarını, yaşam mücadelesinde ancak güçlü toplumların ayakta kalabileceğini iddia eden Sosyal Darwinizm üzerine bina ettiler. Osmanlı’nın sonunu getiren ise, Allah’ı inkar eden bu Darwinist akım oldu. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ernst Haeckel, Herbert Spencer, Auguste Comte gibi birçok materyalist düşünürün kitapları, bir kısım Osmanlı aydınları arasında elden ele dolaşmaya başladı. 200’den fazla materyalist ve Darwinist eser Türkçe ve Arapça’ya çevrildi.
Örneğin Osmanlı subay ve yöneticilerinin yetiştiği Tıbbiye, Mülkiye, Hukuk Fakültesi, Harbiye gibi okullarda, materyalist kitaplar okutulmaya başlanmıştır. 1847’de Tıbbiyeyi ziyaret eden Mc Farleyn anılarında şöyle yazmaktadır:
(Okulun kütüphanesi için) çoktan beri bu kadar materyalist kitabı bir arada toplayan bir koleksiyon görmemiştim… Kanepenin üzerinde bir kitap vardı. Bu Holbah’ın ateizmi anlattığı Doğa’nın Sistemi kitabının son baskısıydı. Kitabın üzerindeki notlardan çok sıklıkla okunduğunu anladım. Tanrı’nın varlığına inanmanın saçmalığını ve ruhun ölmezliği inancının imkansızlığını matematikle gösteren bölümler en çok okunan yerlerdi.101 (Yüce Allah’ı tenzih ederiz)
Görülebildiği gibi Tıbbiye’de, oldukça kısa bir zaman içinde, öğrencileri ateizme sürükleyen Darwinist inançlar ciddi şekilde yaygınlaştırılmıştı. Abdülaziz Han ise iktidara geldikten kısa bir süre sonra Darwinist eğitimin durdurulması emrini vermiş, Darwinist materyalist eğitimi savunanları görevden uzaklaştırmıştı.
II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı’da Evrim Teorisinin Yaygınlaşması
Lübnanlı yazar Hüseyin El-Cisr’in Hamidiye Risalesi, dindar görünüm altında evrim teorisi propagandası yapan bir kitaptı. Evrim aldatmacası, dönemin dindar kitlelerine, söz konusu hocalar ve onların bu yayınları ile empoze ediliyordu. |
Abdülaziz Han’ın durdurduğu Darwinist propaganda Abdülhamid döneminde zirve yaptı. Lübnan, Mısır, Suriye, İstanbul başta olmak üzere İmparatorluğun dört bir yanında Darwinist materyalist yazılar, kitaplar, dergiler yayınlandı, daha da vahimi Darwinizm bir çok yerde müfredata dahil edildi. Abdülaziz Han döneminde görevden alınan Darwinist materyalist devlet adamları, Milli Eğitim Bakanlığı, Devlet Basımevi Müdürlüğü, Sadrazamlık gibi hayati konumlara getirildi.
II. Abdülhamid’in emriyle Lübnanlı yazar Hüseyin El-Cisr’in Hamidiye Risalesi İstanbul’da 20 bin adet basıldı ve dağıtıldı. Kitap, tümüyle materyalist, Darwinist izahlarla doluydu ve Allah’ı inkar felsefesinin Osmanlı içinde ilk tohumlarını atmak üzere derlenmişti. (Allah’ı tenzih ederiz) Ancak ilginç bir şekilde bu kitap, II. Abdülhamid’e ithafen Hamidiye Risalesi adını almıştı. Risalenin kısa sürede çok tanınması üzerine El-Cisr, II. Abdülhamid tarafından İstanbul’a davet edilip Malta Köşkü’nde misafir edildi ve Dördüncü Osmanlı Nişanı’yla ödüllendirildi. El-Cisr bunun dışında da II. Abdülhamid’in övgüsüne, ilgisine ve çeşitli ödüllerine de nail oldu. II. Abdülhamid’in daveti üzerine çeşitli zamanlarda üç defa İstanbul’a gelip Sultan’ın misafiri oldu.
II. Abdülhamid, Hamidiye Risalesi’nin Türkçe’ye tercüme edilip neşredilmesi emrini verdi. Ayrıca, Hüseyin el-Cisr’den okullarda okutulmak üzere bir akaid (iman esasları) kitabı telif etmesini istedi.102
II. Abdülhamid tarafından böylesine övgüye nail olan El-Cisr ve kitabı, Osmanlı’nın çöküşünü hazırlayan temel yayınlardan biriydi ve Abdülhamid’in talimatıyla bütün Osmanlı içinde yaygınlaştırılmıştı. El-Cisr, II. Abdülhamid’e ithaf ettiği bu risalesinde, -hiçbir bilimsel delili olmamasına rağmen- “mutasyonların evrimleştirici gücü olduğunu ve yeterli sayıda ara formun bulunduğunu” iddia ediyordu. El-Cisr’e göre, güya Darwin’in teorisi İslam dini ile çelişmemekteydi.
Oysa mutasyonlar, %99 oranında zararlı, %1 oranında ise etkisiz kalan bozulma ve yıkılmalardır. Bilim insanlarının yeni keşifleri, “etkisiz” kabul edilen %1’lik mutasyonların da zaman içinde mutlaka zararlı etki gösterdiklerini ortaya koymuş ve bunlara sessiz mutasyon adını vermişlerdir. Dolayısıyla bugün bilimin gösterdiği gerçek, mutasyonların %100 oranında zararlı olduğudur. “Yeterli sayıda ara form” iddiası ise, evrim adına ortaya atılmış en büyük safsatalardan biridir. Zira yapılan çalışmalarda 700 milyondan fazla fosil çıkarılmış ve bunların bir tanesinin bile ara form olmadığı tespit edilmiştir. Şu ana kadar canlıların birbirlerinden evrimleştiğini gösteren TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL bulunamamıştır; bulunması da imkansızdır. Bulunan yüz milyonlarca fosilin tümü, hiçbir değişim geçirmemiş, tam ve mükemmel canlılara aittir. Nitekim Darwin bile, ara fosil bulunamaması durumunda teorisinin tümüyle çökmüş olacağını kitabında açıkça belirtmiştir:
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz… Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu, benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.103
İstanbul Üniversitesi’nin başlangıcı olarak kabul edilen ve II. Abdülhamid tarafından kurulan Darülfünun’un rektörü Hoca Tahsin Efendi de ilk Darwinistlerdendi. Kitabı, Darwinist propaganda örneklerinden biridir. |
El-Cisr, bütün bu safsataları savunurken aynı zamanda, “Allah yok” diyen bir teorinin Kuran ile çelişmediğini iddia edecek kadar da ileri gitmiştir. Yazdığı Hamidiye Risalesi, güya “Darwin’in teorisinin Allah’ın varlığı inancıyla çelişmediği ve evrim teorisinin dine uygun biçimde yorumlanabileceği, bazı ayetlerin bu açıdan sözde müteşabih yorumlanmasının mümkün olduğu” tarzında bilim dışı ve Kuran dışı iddilarla doludur. Dönemin dindar kitlelerine, söz konusu yazar ve hocalar yoluyla bu büyük aldatmaca işte bu yöntemlerle empoze edilmiştir. Öyle ki, el-Cisr’in bu risalesi Türkçe’ye, Urduca’ya ve diğer pek çok dile çevrilmiştir; Suriye ve Türkiye’de pek çok alim, özellikle de El-Ezher’deki alimler tarafından kabul görmüştür. El-Cisr’in kendisi de El-Ezher mezunudur.
İstanbul Üniversitesi’nin başlangıcı olarak kabul edilen ve II. Abdülhamid tarafından kurulan Darülfünun’un rektörü Hoca Tahsin Efendi de ilk Darwinistlerdendi. Üstelik göreve II. Adbdülhamid tarafından özel olarak getirilmişti. Sadrazam Reşit Paşa tarafından Avrupa’da eğitime gönderilmiş ve aldığı eğitim sonrasında materyalist olmuştu. Tarih-i Tekvin (Yaratılış Tarihi) makalesinde: “Bütün kainat ve varlığa hükmeden tekamül (evrim) kanunu gereğince kainatın gelecekte erişmiş olacağı değişim merhalelerinden” bahsediyordu.104
Münif Paşa tarafından Osmanlı’da ilk bilim dergisi ünvanıyla çıkan Mecmua-i Fünun‘da, Darwinizm anlatılıyordu. |
Hoca Tahsin Efendi, Varoluşun Tarihi veya Yaratılış kitabında ise kainatın oluşumunu, insan ve diğer canlıların meydana gelişini evrimle açıklamasıyla ve evrimi yaygınlaştırmasıyla ünlüydü. Materyalist felsefeyi benimsediği için “Mösyö Tahsin” olarak da anılıyordu. Hoca Tahsin Efendi, El- Ezher mezunu evrimci Cemaleddin Afgani’yi İstanbul’a getirtmiş ve İstanbul Üniversitesi’nde evrim propagandası yapmasını sağlamıştı. Afgani de, Hüseyin El-Cisr’in evrimci kitabının önemli savunucularındandı. Hoca Tahsin çok sayıda öğrenci yetiştirmiş, “yetiştirdiği gençlerin itikadını bozduğu” gerekçesiyle daha sonra görevden alınmıştır. Ancak yetiştirdiği materyalist talebeler, Osmanlı’nın dört bir yanındaki köylere kadar hoca olarak gitmiş ve eğitim vermiş, böylelikle Darwinizm Osmanlı’da hızla yayılmıştır.
Darülfünun’da kaynak eser olarak bir başka evrimci Ahmet Mithat Efendi’nin makale ve kitapları da okutulmaktaydı. 1871 yılında Ahmet Mithat Efendi tarafından basılan Dağarcık dergisi yoğun olarak evrim propagandası yapıyordu ve on binlerce basılıp bütün Osmanlı’ya dağıtılıyordu. Ahmet Mithat Efendi yazılarında kendince, “insan, bir nevi hayvan olduğu için, vahşilik doğasının gereğidir” diyor ve sosyal Darwinizm’in şiddet unsurunu şu şekilde savunuyordu:
Materyalist ve Darwinist felsefe yazılarıyla tanınan Servet-i Fünun Dergisi, Abdülhamid dönemindeki Darwinist yayınlardan biridir. (1892) |
İntikam bir nevi hakkaniyet ve adalet-i vahşiyanedir. Lezzet almak için fenalık edildiği pek nadir olup bunların kaynağı genellikle hırs, şan ve menfaattir. Bu halde, doğamızın özünde olan kötü davranışların bize zarar vereceğini nereden çıkarırız? Deve dikeni yırtıcı ise, yaratılışı böyle olduğu içindir.105
II. Abdülhamid dönemi Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Münif Paşa’nın kurduğu, Cemiyet-i İlmiye-i İslamiye grubunun amacı da “bilim dergileriyle materyalizmi ve evrimi anlatmaktı”. İlk bilim dergileri olan Mecmua-i Fünun evrim yazılarından oluşmuştu. Sultan Abdulaziz, kendi döneminde, Darwinizm propagandası yapması sebebiyle Münif Paşa’yı görevinden almış ama Münif Paşa, II. Abdülhamid döneminde tekrar Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilmiştir.
Bu Darwinist ve materyalist eğitim çok hızlı sonuç vermiş ve Osmanlı aydınları, materyalizm ve pozitivizmin merkezi olan Edebiyatı Cedide yani Yeni Edebiyat akımı ve bu akımın yayın organı, Servet-i Fünun Dergisi etrafında toplanmaya başlamışlardı. Hareketin önde gelen şair ve yazarlarından, Abdülhak Hamit ve Recaizade Mahmut Ekrem, Türk İslam toplumunun manevi duygularını zedeleyecek şu sapkın fikirlerle ortaya çıkıyorlardı:
Batı’da düşüncesiyle, sosyolojisiyle ve tekniği ile yeni bir medeniyet çıkmıştır.
Bu medeniyet, Osmanlı Devleti’ni er ya da geç yıkacaktır.
Abdülhamid döneminde yayınlanan gazetelerin başyazarları Ahmet Cevdet (1) ve Şemsettin Sami (2) evrimcidirler. |
II. Abdülhamid döneminde yayınlanan Sabah Gazetesi’nin başyazarı Şemsettin Sami ve İkdam Gazetesi’nin başyazarı Ahmet Cevdet de evrimcidirler. Şemsettin Sami’nin 1878 yılında yazdığı İnsan isimli kitap, Doktor Ethem Necdet’in Tekâmül Kanunları ve Celal Nuri’nin Tarih-i Tedenniyat-ı Osmaniye: Mukadderat-ı Tarihiye (Tarihin Diyalektiği) kitapları, Abdülhamid döneminin Darwinist kitaplarından bazılarıdır. Tercüman-ı Hakikat Gazetesi‘nin başyazarı Ahmet Mithat Efendi ile birlikte dönemin üç büyük gazetesi de evrimcilerin kontrolündedir. Dönemin bir başka önemli gazetesi olan Ceride-i Havadis‘in baş yazarı da Beşir Fuad’dır. Fuad ve ismi zikredilen diğer yazarlar, Türk ateizmini Osmanlı’da ilk yaygınlaştıran kişiler olarak kabul edilmektedir. Ceride-i Havadis, Osmanlı’da ilk yarı resmi gazete olarak İngiliz diplomat ve gazeteci William Churchill tarafından çıkartılmıştır. Bir bilim ve edebiyat dergisi görünümüyle her ne kadar zamanın yazarlarını toplasa da gazetenin asıl çıkış amacı; İngilizlerin ekonomik ve siyasi çıkarlarına yönelik bir kamuoyu oluşturmaktır. Zira 1835-1837 yılları arasında İstanbul’da İngiliz elçilik sekreterliği yapmış olan David Urquhard, yaptığı araştırmalar sonucu; “zengin hammadde kaynaklarına ve geniş bir pazara sahip Osmanlı İmparatorluğu’nun, İngiliz çıkarları için yararlı olacağı”nı Kraliyet ailesine rapor etmiştir.
William Churchill, Ceride-i Havadis‘te, örtülü bir şekilde İngiliz çıkarlarını, Osmanlı kamuoyuna benimsetmeye çalışmıştır. Nitekim, bu yılları takiben İngiliz sanayisinin hammadde ihtiyacı Osmanlı’dan karşılanacak ve İngiliz mallarının sürümü -Osmanlı sanayiinin iflası pahasına- artacaktır. Kıbrıslı Türk bilimadamı Niyazi Berkes, bu durum hakkında İngilizlerin hayretlere düştüğünü ve Osmanlı devlet adamlarının bu kadar saf olmalarıyla kendilerince alay ettiklerinden bahseder. (Dönemin devlet adamlarını tenzih ederiz.)106
1. Abdülhamid döneminde İngiliz William Churchill tarafından çıkarılan Ceride-i Havadis (yanda), İngiliz çıkarlarını Osmanlı kamuoyuna örtülü bir şekilde benimsetmeye çalışmıştır.
2. Selanik’te yayınlanan Bahçe Dergisi‘nde Darwin’in hayatını anlatan yazı. (1909) |
Abdülhamid döneminde Servet-i Fünun ile birlikte İçtihad, Piyano Mecmuası, Envar-ı Zeka, Yirminci Asırda Zeka Mecmuası, Güneş, Hevran, Mecmua-i Ulüm, Saadet, Afak ve Felsefe Mecmuası isimli dergiler de evrim safsatasının Osmanlı içinde yayılmasına neden olmuş ve bu korkunç aldatmaca nedeniyle Osmanlı toplumu kısa sürede yozlaşma ve çöküşe doğru sürüklenmiştir.
II. Abdülhamid döneminin eğitim sistemi, evrim safsatasını yaygınlaştıran birçok materyalist yetiştirmiştir. Bu dönem ve sonrasındaki bazı isimlere ve onların İslam’a aykırı görüşlerine örnek vermek gerekirse:
Ahmet MİTHAT EFENDİ: Evrim teorisinin Osmanlı’daki ilk savunucularındandır. Ahmet Mithat, Sultan Abdülaziz tarafından görevden alınmış, fakat Abdülhamid tahta çıktıktan sonra İstanbul’a geri çağrılmıştır. Abdülhamid, kendisine Tercüman-ı Hakikat Gazetesi’ni kurdurtmuş ve bu gazete, Saray’ın yarı resmi yayın organı olmuştur. 1921 yılına kadar yayına devam eden Tercüman-ı Hakikat Gazetesi‘nde, Osmanlı’nın ünlü Darwinist yazarları Ahmet Cevdet ve Ahmet Rasim gibi kişiler de düzenli olarak evrimi savunan makaleler yayınlamışlardır. Ayrıca Abdülhamid, Ahmet Mithat’ı Matbaayi Amire’ye (Devlet Basımevi) müdür olarak da atamıştır.
1. İstanbul ve Kahire’de yayınlanan evrimci felsefe dergisi İçtihad Mecmuası, Abdülhamid döneminin bir başka Darwinist yayınıdır. (1904) | 2.Arap dünyasında evrimden ilk bahseden El-Muktataf Dergisi |
Ahmet Mithat Efendi’nin yazılarından bazılarının başlıkları şöyledir: “Adem ve Orangutan”, “Hayvanatın Hissi”, “İnsan Tenha Yaşasa Ne Olur”… Evrimci Ahmet Mithat’ın “İnsan Tenha Yaşasa Ne Olur” yazısının konusu, insanın sözde tamamen hayvani bir geçmişe sahip olduğu, güya zamanla gelişerek bugünkü düzeye ulaştığı, bir bebeğin hayvanlar arasında yaşaması durumunda sözde tamamen hayvani özellikler göstereceği gibi yanılgılar içermektedir.
Ahmet Mithat’ın yine okullarda okutulan “Dünyada İnsanın Zuhuru” makalesi ise, “İnsanlar bir nevi hayvan olduğundan bu nevin dünya yüzünde nasıl türemiş olduğunu elbette merak ederiz” cümlesiyle başlıyordu. Yazıda baştan aşağı Darwinist hurafeler anlatılıyordu.
Ahmet Mithat’ın okullarda okutulan “İntikam” başlıklı makalesinde ise vahşiliğin sözde insanın doğasının bir gereği olduğu, yani sosyal Darwinizm anlatılıyordu:
1. Ahmed Cevdet | 2. Ahmed Rıza | 3. Salih Zeki |
1. Rıza Tevfik | 2. Hüseyin Cahit Yalçın | 3. Ahmet Şuayb |
İntikam bir nevi hakkaniyet ve adalet-i vahşiyanedir… Bu halde, doğamızın özünde olan kötü davranışların bize zarar vereceğini nereden çıkarırız?107
Mehmet Esad SAFVED PAŞA: Ahmet Mithat, Abdülhamid döneminin Milli Eğitim Bakanlarından Mehmed Esad Safvet Paşa ile de yakın dosttur. Safvet Paşa, Abdülhamid’in emriyle, yine evrimci Hoca Tahsin Efendi’yi İstanbul Üniversitesi’ne rektör olarak atamıştır. Osmanlı’nın eğitim sistemini tamamen değiştiren ve sözde Avrupa standartları getiren (yani Darwinizm’i eğitim sistemine yerleştiren) kişilerden biridir. O dönemde Darwinist eğitimin merkezlerinden biri olan Galatasaray Lisesi’nin kurucularındandır. Safvet Paşa, Hürriyet gazetesinin kurucusu Sedat Simavi’nin de dedesidir. Safvet Paşa aynı zamanda 1876 yılındaki Abdülaziz darbesinin mimarlarındadır.
İslam’ı materyalizmle açıklamayı amaçlayan, Peygamberimiz (sav) ve İslamiyet hakkında saygıya uygun olmayan ifadeler içeren Hollandalı tarihçi Reinhart Dozy’nin Tarih-i İslamiyet adlı kitabı, Türkçeleştirilerek Osmanlı’ya girmiş ve İmparatorluğun çöküşünü hızlandırmıştır. Tercüme eden: Abdullah Cevdet, 1908, II. Abdülhamid dönemi |
Ahmet RIZA: Pozitivizmin dünya vatandaşlığı görüşünü kabul etmiştir. İngiliz dostu olduğu ve İngiliz gibi giyindiği için İngiliz Ahmet Rıza olarak tanınmıştır.
Salih ZEKİ: Ders verdiği Robert Kolej, Darüşşafaka, Mülkiye ve Darülfünun’da Auguste Comte’un materyalist fikirlerini anlatmıştır.
Rıza TEVFİK: Herbert Spencer’ı ve Darwin’i üstat olarak benimsemiştir. Çok sayıda dergide Darwinizm’i anlatan yazıları yayınlanmıştır.
Hüseyin Cahit YALÇIN: Mülkiye’de okurken materyalist olmuştur. Evrim teorisini maddeciliğin gereği olarak görmüş ve Yaratılışı reddetmiştir.
Ahmet ŞUAYB: Hukuk Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmıştır. Comte’un fikirlerini savunmuştur.
Abdullah CEVDET: Tıbbiye’de evrimci düşüncelerle tanışan Abdullah Cevdet, neredeyse 28 yıl boyunca aralıksız çıkardığı İçtihad adlı dergide, ayrıca yaptığı çeviriler ve yazdığı kitaplarda maddeci, evrimci ve ateist görüşlerini dile getirmiştir. Bu yıkıcı görüşleri Osmanlı toplumunu oldukça olumsuz etkilemiştir. Sosyal Darwinist’tir. “Batı’dan damızlık erkekler getirip ırkımızı (yani Türkleri) ıslah etmemiz gereklidir” diyecek kadar ileri gitmiştir.108 Cevdet’e göre, toplumların birbirlerine üstünlüğünü de kafatası büyüklükleri oranı belirleyecektir. Abdullah Cevdet, İstanbul’un işgali sırasında İngiliz yancılarının kurduğu İngiliz Muhipler Cemiyeti üyelerindendir. İslam alimleriyle materyalist filozofların ve biyologların fikirlerini bağdaştırmaya çalışan Fünûn ve Felsefe adlı kitabı yayınlamıştır.
Abdülhamid, yazdığı onlarca makale ve kitapta Darwinizm ve ateizm propagandası yapan Abdullah Cevdet’i Viyana elçiliğine atamıştır. Bir çok tarihçi Abdullah Cevdet’i Abdülhamid karşıtı olarak bilir; oysa Cevdet, Abdülhamid’in jurnalcilerinden biridir. Viyana’ya yerleşmesi için gerekli maddi imkanı Abdülhamid sağlamıştır. Ama ilginç bir şekilde, aynı zamanda Abdülhamid’i deviren 1908 darbesinin önde gelenlerindendir.
Tabip Hayrullah EFENDİ: Abdülhamid döneminde, Tabip Hayrullah Efendi’nin “İnsanın Satıhı Arzda Sureti İntişarı” (İnsanın Meydana Çıkışı ve Yaratılışı) yazısı, okullarda en çok okutulan evrimci yazılardan biriydi. Yazıda, insanın tarihinin Hz. Adem (as) ile başlayan anlatımının dışında, sözde evrimle anlatımının yapılması gerektiği anlatılıyordu.
Ziya GÖKALP: Abdullah Cevdet’in talebesidir. Materyalist bakış açısını Türk toplumu içinde yayarak toplumun büyük kesiminde manevi çöküşe neden olmuştur.
1. Ziya Gökalp | 2. Süleyman Hüsnü Pasşa | 3. Beşir Fuad |
Abdülhamid döneminin materyalist evrimci yazarlarından Ziya Gökalp (1), Süleyman Hüsnü Paşa (2), Beşir Fuad (3) |
Süleyman Hüsnü PAŞA: Harbiye komutanı iken Sultan Abdülaziz’i deviren cuntanın içinde yer almıştır.
Süleyman Paşazade SAMİ: Darbeci Süleyman Hüsnü Paşa’nın oğludur. Maarif Nazırlığı ve Darülfünun Rektörlüğü yapmıştır. Dönemin ilkokul yönetmeliklerini hazırladığı gibi, İlm-i Terbiye-i Etfal adı altında çocuk eğitimine yönelik çalışmalar da yapmıştır.
Beşir FUAD: Materyalist görüşe sahiptir. Abdullah Cevdet, Baha Tevfik, Ahmet Nebil ve Celal Nuri’yi materyalist yapan öğretmendir. Abdülhamid döneminde, Jön Türk hareketinin temel ideolojilerinden olan Sosyal Darwinizm’i Osmanlı ile tanıştıran kişidir. Beşir Fuad, özellikle Claude Bernard ve Ludwig Büchner’in evrimci materyalist düşüncelerinin etkisi altında kalmıştır. 35 yaşında intihar ederek hayatına son verirken ölüm anında hissettiklerini yazmıştır. Bu eylemi gerçekleştirmesindeki amacın, gerisinde ölüm anında hissedilenlere dair az da olsa bilimsel bir veri bırakabilmek olduğunu söylemiştir. O zamana kadar intihar kavramına oldukça yabancı olan Osmanlı toplumunda ve basında büyük yankı bulan bu eylem, İstanbul’da bir intihar salgını başlamasına neden olmuştur.
Baha TEVFİK: Abdülhamid döneminde Mülkiye’de evrimci olmuştur. Katıksız Avrupalılaşmayı savunmuştur. Felsefe Mecmuası‘nda çıkan bir yazısında, felsefeci adını almaya hak kazanan bir kişinin “fenci”, “ilimci” ve mutlaka “maddeci” olması gerektiğini belirtmiştir. Onun anlayışına göre metafizik “boş ve olumsuz” görülmekte, bilim ile metafizik karşı karşıya getirilmektedir. Baha Tevfik, yayınladığı Hassasiyet Bahsi ve Yeni Ahlak adlı kitapta dinsel ahlaka tümüyle karşı çıkmıştır. İnsanlığın geleceği için kendince çözüm olarak sunduğu iki ideoloji ise komünizm ve anarşizmdir. Geleceğin bilimsel bir anarşizm ile canlanabileceği yanılgısını savunmuştur.
1. Baha Tevfik | 2. Ethem Nejat | 3. Celal Nuri İleri |
II. Abdülhamid döneminin materyalist evrimci yazarlarından Baha Tevfik (1), Ethem Nejat (2 ), Celal Nuri İleri (3) |
Hüseyin HİLMİ: Komünist bakış açısını Baha Tevfik’ten öğrendiği söylenmektedir. 1910 yılında yayınladığı İştirak adlı dergide Marksizm ile ilgili birtakım yazılar yayınlanmıştır.
Subhi EDHEM: Servet-i Fünun Dergisi yazarı ve doğal tarih hocasıdır. Hocalık yaptığı derslerde Lamarkizm ve Darwinizm anlatmıştır.
Ethem NEJAT: Baha Tevfik’le birlikte evrimci olmuşlardır. Abdullah Cevdet’in İçtihad Dergisi’nin yazarlarındandır. Türkiye Komünist Partisi’nin Kurucu Genel Sekreteri olmuştur.
Memduh SÜLEYMAN: Eduard Hartmann’ın Darwinizm kitabını tercüme etmiştir. Baha Tevfik ile birlikte Nietzsche’nin Hayatı ve Felsefesi kitabını yazmıştır. Osmanlı Sosyalist Fırkası ideologlarındandır.
Celal Nuri İLERİ: Maddenin ezeli ve ebedi olduğunu kabul etmiştir. Bossuet’nin, Tarih-i Kâinat Üzerine adlı kitabının etkisiyle evrimci olmuştur. Celal Nuri, 1915’te İstanbul’da yayınlanan Tarih-i İstikbal adlı kitabında, İslam’da birtakım reformlara gidilmesi gerektiğini, bu reformları sağlayacak düşünce dizgesinin de maddecilik ve evrim olduğunu yazmıştır. Celal Nuri’ye göre madde, her an her yerde olan ve bozulması olanaksız bir şeydir. Kuvvet de maddenin ayrılmaz parçasıdır; bu ikisi birbirine bağlıdır ve birbirinden ayrı düşünülemez. Celal Nuri, kendince İslam ile evrim fikrini birleştirmeye çalışmış ama daha anlatımlarının başında Allah inancını reddederek aslında bir evrimci olarak nasıl bir ideolojiyi Osmanlı içinde yaymaya çalıştığını açıkça göstermiştir.
Osmanlı Arap Dünyasında Evrim Teorisi
II. Abdülhamid’in tahta çıktığı 1876 yılına kadar, Darwin ve evrim teorisi ile ilgili Arap dünyasında hiçbir makale ya da kitap yazılmamıştır. Evrim ile ilgili ilk kitabın basım tarihi 1882’dir. İngiliz derin devleti, 1881’de Mısır’ı işgal edince, El-Ezher Üniversitesi’ni Müslüman evrimcilerin merkezi haline getirmiştir.
Arap dünyasında Darwin’in teorisinden ilk defa, Arapça olarak basılan aylık dergi el-Muktataf‘ta yayınlanan üç makalede bahsedilmiştir. Bu dergi, 1876 yılında Beyrut’ta Yakup Sarruf ve Faris Nimr tarafından kurulmuştur. Söz konusu üç makale, Rızkullah el-Berberi tarafından yazılmıştır ve insanın kökenini evrime bağlamaktadır. Yazılarda Lamarck’tan bahsedilmiş, Darwin’e övgülerde bulunulmuştur. Derginin ikinci sayısında üç makale daha yer almıştır. Bişara Zalzal Efendi tarafından yazılan bu makaleler antropoloji ile ilgilidir.
Söz konusu dergide evrim propagandası yapan Bişara Zalzal, 1879’da, Mısır, İskenderiye’de 368 sayfalık bir kitap yayınladı. Tenvir-ül Ezhan (Zihinlerin Aydınlanması) adlı bu kitap hem düzyazı hem şiir formatında olup Abdülhamid’e ithaf edilmişti. Kitapta Lord Cromer, Anglo-Sakson insanının tipik bir örneği olarak övülüyordu. Kısacası evrimci Zalzal, hem Abdülhamid hem de İngiliz Cromer ve Anglo Sakson hayranı bir zat idi.109
Sözde bilimsel dergiler Mısır, Lübnan ve Suriye’de 1865 ve 1929 yılları arasında hızla çoğaldı. Bu evrimci dergilerin en önemli üçü şunlardır:
El-Muktataf (1876-1952)
El-Hilal (1892-1930)
El-Meşrik (1898-1930)
Arap dünyasında o dönem NAHDA Hareketi olarak gelişen sözde aydınlanma hareketi de, büyük oranda evrimci dünya görüşündedir. İngiliz etkisindeki Mısır’da başlayan NAHDA hareketinin kurucusu Rifa’a al-Tahtawi evrimcidir. Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh da bu akımın önde gelenlerindendir. NAHDA akımının o dönemdeki takipçilerinin bir kısmı, aynı zamanda masondur.
Cemaleddin Afgani, Sosyal Darwinizm’in savunucusudur. İslam dünyasında milletlerin ancak birbirleri ile savaşması durumunda ilerleyeceklerini iddia etmiştir. Birçok savaş yanlısı radikal örgüt bu fikirler üzerine kurulmuş, İslam dünyasında bugün dahi devam eden şiddet sarmalı, Afgani’nin Darwinist görüşleri üzerine bina edilmiştir.
Evrimci Hristiyan Araplar, Sosyal Darwinizm’i yaygınlaştırmışlardır. Bu sayede ırkçı bir Arap milliyetçiliği, Araplar arasında kısa zamanda kabul görmüştür. Benzer şekilde Jön Türkler de sosyal Darwinist olup ırkçı bir Türk milliyetçiliği kabul etmişlerdir. Bu iki propaganda, binlerce yıldır bir arada olan Müslümanların arasına fitne sokmuş, bunun ardından iç isyanlar birbirini kovalamıştır. 20 yıl gibi kısa bir sürede İmparatorluk parçalanmıştır. Tüm bu sosyal Darwinist eğitim ve propaganda, II. Abdülhamid döneminde gerçekleşmiştir. Nitekim Osmanlı’nın fiili anlamda çöküşü de bu dönemde başlamıştır.
1.Yine NAHDA hareketinden Muhammed Abduh da evrimcidir. | 2. Mısır’da başlayan NAHDA hareketinin öncüsü Rifa’a al-Tahtawi evrimcidir. |
Darwinizm’in Kalesi: El-Ezher Üniversitesi
Mısır’da bulunan El-Ezher, önemli eğitim kurumlarından biridir. Ancak bu kurum üzerinde Mısır’ın İngiliz sömürgesi olduğu yıllara dayanan bir İngiliz derin devleti etkisi de söz konusudur. Mezun ettiği “tanınmış kişilerin” bazıları, genellikle İngiliz derin devletinin, dünyanın çeşitli yerlerindeki misyonlarını yerine getirmekle görevlendirilmişlerdir.
Müslüman Arap dünyasına evrim teorisinin kapsamlı olarak girişi, El-Ezher Üniversitesi üzerinden olmuştur. El-Ezher, Hüseyin El-Cisr gibi evrimcileri yetiştiren bir kurumdur. Darwinist Lord Cromer, ilk olarak el-Ezher Üniversitesi’nde sözde yenilik yapmış ve evrimci Muhammed Abduh’u Mısır Baş Müftüsü olarak atamıştır. El-Ezher mezunu olan Abduh, ilk Müslüman evrimcilerdendir ve sözde İslam modernizminin kurucusudur. Muhammed Abduh, Cemalettin Afgani ile birlikte Doğu’nun Yıldızı locasında mason olmuşlardır.
İngilizler tarafından 1921 yılında Kudüs baş müftüsü olarak atanan Muhammed Emin el-Hüseyin de El-Ezher mezunudur ve Muhammed Abduh’un takipçisidir. İngiliz derin devleti Filistin’de, bir yandan Museviler içinde silahlı birlikler oluştururken bir yandan da Filistin radikal milliyetçiliğini desteklemiştir. Amaç yüzyıllarca bir arada yaşayan iki halkı birbirine düşman edebilmektir. Mısır’ın İngiltere tarafından işgal edilmesini sağlayan ayaklanmanın başı Ahmet Urabi de El-Ezher mezunudur. Hizbut Tahrir’in kurucusu Takiyuddin el-Nabhani de El-Ezher mezunudur. Dahası, 1993 Dünya Ticaret Merkezi bombalamalarından sorumlu olduğu iddia edilen ve ABD’de hapisteyken 2017 başlarında hayatını kaybeden Ömer Abdurrahman da El-Ezher mezunudur. Adı geçen bu kişilerin büyük bir kısmı aynı zamanda evrimcidir.
Arap dünyasında Darwinizm’in kalesi olan El Ezher Üniversitesi. 972’de cami olarak ibadete açılan bina, 989 yılında okul statüsü kazandı. |
Tüm bu evrimci kadroyu yetiştiren isim 1876-1907 yılları arasında, Mısır’ı İngilizler adına yöneten Evelyn Baring ya da asıl adıyla Lord Cromer’dır. Cromer, koyu bir evrimcidir ve aynı zamanda ırkçıdır; Batı ırkının üstünlüğüne inanmıştır. Cromer, İslam dünyasının ve Mısır toplumunun aşağı ırk olduğunu ve bu toplumların hiçbir şekilde kendi kendilerini yönetemeyeceklerini iddia etmiştir. (Türk-İslam toplumlarını tenzih ederiz) Bu yanlış inanç gereğince bu ırkların, sürekli olarak sözde “daha üstün” olan ırkların himayesinde olması gerektiğini düşünmüştür. Cromer, Anglosakson ırkının üstün olduğuna ve bu ırkın tüm dünyayı bir ebeveyn gibi yönetmesi gerektiğine inanmıştır. Doğu halklarının Batı tarafından disipline edilmesi gerektiğini iddia eden Cromer, Muhammed Abduh’u Mısır baş müftüsü olarak atamasının sebebini şöyle anlatmıştır:
Avrupalıların doğal müttefiki olan Mısırlı vatanseverler –eğer kendi iyiliklerini düşünüyorlarsa–, tam anlamıyla özerk bir Mısır yaratma planlarını adım adım gerçekleştirme ümitlerinin, en iyi ihtimalle Muhammed Abduh destekçilerinin yükselmesinden geçtiğini göreceklerdir..110
Bugün, İslam için olduğunu iddia ederek kan döken radikal örgütlerin büyük bir kısmı bu ekolün öğrencisidir. İngiliz derin devleti, gerçekte İslam ile ilgisi olmayan, hatta evrimci ve dolayısıyla ırkçı inançları nedeniyle İslam inancına tamamen aykırı olan bu kişileri “radikalizmin baş oyuncuları” olarak sunmakta ve aslında kendi kurguladığı oyunu bu aktörler aracılığı ile oynamaktadır. İngiliz derin devletinin eğitimiyle yetişmiş bu Darwinist ajanlar, derin devletin talebi doğrultusunda, ülkelerde terör estirmek ve istikrarsızlık ortamını güçlendirmek adına görevlidirler.
Osmanlı Döneminde Hindistan ve Pakistan Üzerinde Evrim Etkisi
Hint Müslümanlarından Seyyid Ahmed Han, evrim teorisinin, Hindistan ve Pakistan Müslümanları arasında kabul görmesini sağlayan kişidir. Muhammed Abduh’dan etkilenen Seyyid Ahmet Han İngiliz taraftarıdır. İngiliz Krallığı tarafından şövalye yapılmış ve kendisine SÖR unvanı verilmiştir. Seyyid Han, bir konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştır:
Bizler İngiliz Hükümeti’ne bağlı ve adanmışızdır. İslam Halifesi’ne bağlı değiliz. Uzaktaki bir Halife’ye bağlı olmaktansa kendi ülkemizdeki İngiliz yöneticilere bağlı oluruz.111
Seyyid Ahmet Han’ın kurduğu Aligarh Üniversitesi, Darwinizm’in merkezi olmuştur. Birçok Hindu ve Pakistanlı siyaset adamı bu okuldan mezundur. O dönemde söz konusu üniversite çok sayıda evrimci yetiştirmiştir. Darwinizm’in bu kadar kapsamlı şekilde yaygınlaşması, Hindistan ve Pakistan’ın Osmanlı Halifeliği’nden ayrılışının altyapısını oluşturan en büyük unsurlardan biri olmuştur. Bir kısım özenti kişileri İngiliz derin devletine yaklaştırmış ve bu sayede Hindistan ve Pakistan’da Osmanlı aleyhine bir cephe oluşmuştur.
Osmanlı’yı Bitiren Bela: Darwinizm
Seyyid Ahmed Han |
Tarihçi Süleyman Kocabaş, İngiliz derin devletinin hakimiyet yöntemini şu şekilde özetlemiştir:
İngiltere’nin, 18. yüzyıldan beri, sömürgecilik için uyguladığı politikanın esasları… ahlâkı bozma, jurnalcilik, entrika ve yerli halkın bölünerek birbirine düşman gruplara ayrılmasıydı.112
İngiliz derin devleti bu hedefine, öncelikle İmparatorluk içinde ahlaki çöküntüye altyapı hazırlayarak ulaşmıştır. Bunun için de en öncelikli yöntem, Osmanlı’nın önemli merkezlerinde, basınında, okullarında ve üniversitelerinde Darwinizm’i yaygınlaştırmak olmuştur. Hatırlanacağı gibi İngiliz derin devletinin, evrim gibi bir safsatayı ilk olarak ortaya atma ve yaygınlaştırma amacı da bu olmuştur. Ahlaki tüm değerlerini kaybetmiş olan ve birbirine nefret besleyen topluluklar, kısa zaman içinde o ülkenin sonunu mutlaka getirecektir. İngiliz derin devleti her zaman altyapıyı oluşturan taraftır; gerisi zaten planlandığı gibi gitmektedir.
Osmanlı söz konusu olduğunda da her şey İngiliz derin devletinin planları doğrultusunda ilerlemiştir. Osmanlı Devleti içinde görevlendirilmiş birkaç evrimci aydın başı çekmiş, bu kişiler, “aydınlanma” ve “bilimsellik” kisvesi altında, devletin en önemli insanları gibi sunulmuşlardır. Evrim taraftarları, hiçbir bilimsel delili olmayan evrim teorisine destek bulmak amacıyla sahte deliller oluşturmaktan dahi çekinmemişlerdir. Ardından İngiliz derin devleti tarafından yönetilen Darwinist diktatörlük, evrim safsatasını Osmanlı içinde koruma altına almıştır. Evrimi reddedenlere adeta yaşam hakkı tanınmamıştır. Bu kişilere, işyerlerinde ve üniversitelerde bulunma imkanı dahi verilmemiştir. İngiliz derin devleti, Darwinizm’in kısa süre içinde yayılacağını ve bunun beraberinde müthiş bir ahlaki çöküntünün geleceğini çoktan hesap etmiştir. Buna uygun şekilde Osmanlı coğrafyasında kısa sürede çatışma ve ayaklanmalar başlamış ve İmparatorluk, kısa süre içinde dağılıp yok olmuştur.
Her şeyden önce şunu bilmek gerekir; Allah, “Allah yok” diyen bir devleti asla ayakta tutmaz ve asla ona yol vermez. Osmanlı’nın asıl dağılma sebebi, derin güçlerin planlarından öte, Osmanlı’da “Allah yok” diyen bu ürkütücü inkar sisteminin yaygınlaştırılması ve –Haşa– Allah’a meydan okunmasıdır. (Yüce Allah’ı tenzih ederiz). Sadece Osmanlı değil, evrimi yaygınlaştırarak kendilerini “aydın ve modern” gören ve Allah’ı inkarı, kendilerince bir üstünlük olarak algılayan hiçbir sistem ve devlet ayakta kalamaz. Allah’ın bazı ülkelere değişme ve düzelme için süre vermiş olması kimseyi yanıltmamalıdır.
Allah’ın izniyle, Hz. Mehdi (as)’ın zuhuruyla birlikte insanlar ve devlet sistemleri, içine düştükleri derin hatanın büyüklüğünü görecek ve Darwinizm belasını terk edeceklerdir. Aklı selim her kişi, Osmanlı’nın yıkımını Allah’tan gelen büyük bir ders olarak görmeli ve Darwinizm belasına karşı fikri ve ilmi olarak mücadele etmelidir.
Yüce Rabbimiz, yıkıma uğrayan her ülke halkının, doğruyu bildikleri halde vicdanlarına zulmetmeleri sonucunda bu son ile karşılaştıklarını ayetlerinde şöyle bildirir:
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: “Nefislerimize karşı şehadet ederiz” derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler. Bu, halkı habersizken, Rabbinin ülkeleri zulüm ve helak edici olmadığındandır. (Enam Suresi, 130-131)
İşte böyle; çünkü Allah, hakkın ta Kendisi’dir. O’nun dışında, onların taptıkları ise, şüphesiz batılın ta kendisidir. Gerçekten Allah, yücedir, büyüktür. (Hac Suresi, 62)
II. Abdülhamid’in Arması, İngiliz Kraliçesi Victoria Tarafından Hazırlatılmıştır
II. Abdülhamid, hakimiyeti döneminde büyük ölçüde İngiliz derin devletinin baskısı altında kalmış Osmanlı padişahlarından biridir. Öyle ki, Abdülhamid’in armasını dahi, İngiltere Kraliçesi Victoria hazırlatmıştır. Armanın tasarımı, İngiliz tasarımcı Prens Charles Young’a aittir. II. Abdülhamid tasarıma bazı eklemeler yapmış ve tasarımı 1882’de resmi arma haline getirmiştir.
Armanın en üstünde Padişah Tuğrası, Güneş ile çevrelenmiştir. Bu, üzerinde Güneş batmayan İngiliz imparatorluğu’nun Osmanlı’yı çepeçevre kuşatması manasına gelmektedir. Hilafet Sancağı ve Osmanlı Sancağı da İngiliz Güneşi’nin altında olacak şekilde motife işlenmiştir. Ortadaki figür, gerçekte İngiliz Kraliyet asasındaki elmastır. Asayı, yani Krallığı temsil eder. Merkezden çıkan kılıç ve mızrak benzeri figürler İngiliz Kraliyet tacında da vardır.
Dipnotlar:
101. Ekmeleddin İhsanoğlu, Modern Islam and Science Konferansı – John Hedley Brooke and Ronald L. Numbers (ed), Science and Religion Around the World, New York: Oxford University Press, 2011, s. 162
102. Hüseyin Cisri Hazretleri ve Kitabındaki İşaretler, Risale Online, http://www.risaleonline.com/soru-cevap/huseyin-cisri-hazretleri-ve-kitabindaki-isaretler
103. Charles Darwin, The Origin of Species, New York: D. Appleton and Company, 1859, s. 172.
104. ‘Hoca Tahsin’, Ülkücü Dünya, 03.07.2012, http://www. ulkucudunya.com/index.php?page=haber-detay&kod=5827
105. Ahmet Mithat, “İnsan-Dünyada İnsanın Zuhuru”, Dağarcık, Sayı 4, Hicri 1288, s. 109-116
106. Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002; Ceride-i Havadis, Wikipedia, https://tr.wikipedia.org/wiki/Ceride-i_Havadis
107. Ahmed Mithat, İntikam, s. 37; Atila Doğan, Osmanlı Aydınları ve Sosyal Darwinizm, Küre yayınları, Kurtiş matbaacılık, 1. Baskı, Nisan 2012, s. 139
108. Burhan Bozgeyik, Meşhurların Son Anları, TÜRDAV Yayınları, s. 310 -311
109. “Darwin’s Shadow: Context and Reception in the Muslim World”, https://www.thefreelibrary.com/Darwin’s+shadow%3A+context+and+reception+in+the+Muslim+world.-a0201086403
110. Abdullah Al Andalusi, ‘Lord Cromer on the British Colonial Project for Egypt,’ 23.12.2013, https://abdullahalandalusi.com/2013/12/23/a-brief-word-by-lord-cromer-on-the-british-colonial-project-for-egypt/
111. Kenan Alpay, “Hindistan ve Pakistan’da Modernizm ve İslam”, http://www.islamdusuncesi.net/hindistan-ve-pakistanda-modernizm-ve-islam-308h.htm
112. Süleyman Kocabaş, Osmanlı İsyanlarında Yabancı Parmağı “Bir İmparatorluk Nasıl Parçalandı?”, I. Baskı, İstanbul: Vatan Yayınları, Ekim 1992, s. 94