TEK DÜNYA DEVLETİ HEDEFİNE DOĞRU

İngiliz derin devleti, bütün bu sayılanların dışında Mont Pèlerin, Bohemian Grove, Gül-Haç kardeşliği gibi yan yapılanmalar altında da faaliyet göstermiştir. Tek dünya devleti hedefine, söz konusu kurumlar vasıtasıyla ulaşmaya çalışmış ve Cecil Rhodes’un savunduğu gibi sadece Anglosakson ırkının varlığı ve Anglosakson ırkının hakimiyeti üzerine bir güzergah belirlemiştir. 1700’ler sonrasında vakıflar vasıtasıyla geliştirilen bu faaliyetler, dünyada güçlü ülkeleri zayıflatma, hatta Osmanlı’da olduğu gibi yıkıma götürme, kaynakları bol olan daha zayıf ülkeleri sömürgeleştirme, halkları umutsuzluğa ve belirsizliğe doğru sürükleme gibi hedeflerini sistematik şekilde gerçekleştirerek günümüzün ürkütücü tablosunu ortaya çıkarmıştır.

İçinde bulunduğumuz dönem, İngiliz derin devletinin, faaliyetlerini her zamankinden daha rahat ve kapsamlı şekilde gerçekleştirdiği bir dönemdir. Bu nedenledir ki, söz konusu mafya yapılanmasının gizli faaliyetleri artık her zamankinden daha fazla ses getirmektedir. Darwinizm, tam planlandığı gibi bütün dünyada yaygınlaştırılabilmiş, uyuşturucu ve dejenerasyon büyük ölçüde hakim edilmiş, homoseksüellik reddedilemez bir “yaşam biçimi” olarak toplum baskısıyla dayatılmış ve İngiliz derin devletinin emirlerinden çıkmaya çalışan liderler derhal görevlerinden indirilmişlerdir. Dolayısıyla şu anda, tıpkı 1700’lerde planlandığı gibi, ABD de dahil olmak üzere bütün dünya devletleri, İngiliz derin devletinin hakimiyeti altında hareket etmektedir.

Dünyadaki pek çok lider, Chatham House gibi genel olarak İngiliz derin devletinin etkisindeki kurumlarda yapılmış gizli görüşmelere mutlaka katılmıştır. Liderlerin yol haritaları, daima bu gizli görüşmelerin sonrasında belirlenmiştir. Bir ülke adına verilecek ani ve önemli kararlar, mutlaka bu gizli kurumlar tarafından kararlaştırılmıştır. Bu kurumların ana karargahları, yukarıda detaylarını verdiğimiz gizli yapılanmalar olmuştur. Şu anda ekonomik dalgalanmalardan politik krizlere, savaş kararlarından askeri darbelere kadar dünyada gelişen her olay, derin devletin bu ana karargahlarında alınan kararlardır.

Bugüne kadar ciddi anlamda fark edilemeyen, fark edenler için ise başa çıkılması zor böylesine güçlü bir yapılanmanın artık deşifre edilme ve feshedilme vakti gelmiştir. Dünyayı gün geçtikçe daha fazla ırkçılık, dinsizlik, komünizm, homoseksüellik, açlık, kıtlık gibi belalara sürükleyen bu gizli oluşum, tüm yönleriyle ve her fırsatta ortaya çıkarılmalıdır. Bilinmelidir ki, bugüne kadar gerçek suçlu tam olarak teşhis edilememiş, daima hedef saptırılmıştır. Hedefi tespit ederken, asıl kaynağın İngiliz derin devleti olduğu asla unutulmamalıdır. Bundan sonra yapılması gereken, dünyayı kendi istediği şekilde yönlendirmek isteyen bu gizli oluşumun tuzaklarının farkında olmak, oynanan oyunu akılcı şekilde tespit edebilmek ve akılcı bir mücadele ile bu vebanın üstesinden gelebilmektir.

Unutulmamalıdır; burada amaç İngiliz derin devletini oluşturan ve bu yapılanmada yer alan kişileri doğruya yöneltebilmek, yaptıklarının yanlışlığını bilimsel ve ahlaki olarak gösterebilmek ve onları ilmi yollarla değiştirebilmektedir. Yine unutulmamalıdır; dünya zaten deccal ve Mehdi yanlılarının mücadele alanıdır. Bu mücadele mutlaka ilmi yollarla yapılması gereken etkili bir mücadele olmalıdır. İçinde bulunduğumuz ahir zamanda hangi dinden ya da inançtan olursa olsun barıştan yana olan, sevgiyi savunan Mehdi yanlılarının galip geleceği Allah’ın izniyle kesindir. İşte bu nedenle, bilmeden deccal yanlısı olmuş kesimleri teşhis etmek ve onlara doğruyu göstermek, mutlaka Mehdi yanlılarının hedefi olmalıdır.

Sabret; senin sabrın ancak Allah(ın yardımı) iledir. Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli-düzenlerden dolayı sıkıntıya düşme. Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir. (Nahl Suresi, 127-128)

idd en 118 Tablo EskiOsmanliDoneminde Istanbul TEK DÜNYA DEVLETİ HEDEFİNE DOĞRU

Güç ve İktidar Yalnızca Allah’ındır

İngiliz derin devletini genel hatlarıyla tanıttığımız bu bölüm boyunca, geçmiş tarihlerden itibaren gizli yollarla oluşturulmuş ve dünyaya çeşitli yollarla hakim olmuş bir deccali akımı tarif etmiş olduk. Bütün bunları okurken ve bundan sonraki bölümleri incelerken, şu önemli gerçek asla akıldan çıkarılmamalıdır: Dünya bir imtihan yeridir. İyi ve kötünün yaratılma amacı da tam olarak budur. İyi ve kötü karşı karşıya gelmeli ve bu mücadele sonucunda her kişi kendi tarafını belli etmelidir.

Fakat her şeyden önemlisi, iyileri de kötüleri de yaratan Allah’tır. Bunların hiçbiri Allah’tan bağımsız değildir. Dolayısıyla kötülük yapanların hedefleri de, tuzakları da Allah’ın kontrolündedir. Onlar, kendileri aksini iddia etmeye çalışsalar da, Allah’ın dediğini yapmak dışında başka bir şeye güç yetiremezler.

Tüm güç, tüm kudret, alemlerin Rabbi olan, tüm alemlere hükmeden, her şeyden haberi olan ve her şeye gücü yeten Yüce Allah’a aittir.

Dolayısıyla, tuzakları kuran gizli güçler, ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler, Allah’ın Katında değersiz ve önemsizdirler. Allah’a muhtaç birer kuldurlar. Rabbimiz’in ayette belirttiği gibi, onların düzenleri dağları yerinden oynatacak güçte dahi olsa, bu düzen, Allah’ın kudreti karşısında bozulmaya ve dağılıp yok olmaya mahkûmdur.

Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen vardır. (İbrahim Suresi, 46)

Bu kitapta anlatılanlar, dünyada imtihanın gereği olarak yerleşik hale gelmiş deccali düzeni deşifre etmek ve bununla mücadele yollarını göstermek amacını taşımaktadır. Dünyadaki imtihan ortamında elbette iyiler, kendilerini belli etmek ve kötülerin düzenlerini ortadan kaldırmak için bu önemli mücadeleyi gerçekleştirmekle yükümlüdürler. Bu, kişinin Allah’a kendisini ispat etmesinin de bir yoludur. Ancak bu mücadele sırasında asıl olması gereken, Allah’ın tüm bu tuzakları geçersiz ve bozguna uğramış olarak yarattığını unutmamaktır. Allah, bu bozgunun gerçekleşmesi için vesileler olmasını ister. İlmi mücadele yoluyla çaba gösterenler, bu bozgunun temellerini hazırlayan vesileler olacaklardır.

Yine unutulmamalıdır ki, bu dünyada zorluk içinde bırakılan sayısız insan bulunmaktadır. Bu vahim manzara karşısında “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek kenara çekilen insanlar çoğunluktadır. Kendilerine hiçbir zararın dokunmayacağını sanmakta ve zulme karşı sessiz durarak kendilerini karlı zannetmektedirler. Oysa Allah, bizden, zorluk içindeki insanlar için mücadele etmemizi istemektedir. Allah, kuşkusuz yeryüzünde zulüm bırakmayacak ve bu insanlara uygulanan zulmün karşılığını elbette verecektir. Fakat dünyadaki mücadele ortamı, imtihanın gereği olarak, “bizim” mücadele ortamımızdır. Allah’a güvenerek, Allah’a sığınarak, Allah’tan isteyerek, bu zulmü ortadan kaldırmak için ilmi ve fikri olarak elimizden geleni yapmak, bu konuda Hristiyan ve Musevi kardeşlerimizle ve barış ve sevgiyi isteyen iyi insanlarla ittifak etmek yükümlülüğümüzdür.

Şu anda Hz. Mehdi (as) ve Hz. İsa (as)’ın zuhurunu göreceğimiz ahir zamandayız. Rabbimiz’in Kuran, Tevrat, İncil ve hadislerle müjdelediği şekilde, tüm güzelliklerin yaşanacağı, zulmün kalmayacağı ve bir damla kanın dahi dökülmeyeceği ahir zamanı karşılayacağız. Şunu biliyoruz ki, deccal taraftarlarının gücü veya planları ne kadar güçlü olursa olsun, Hz. Mehdi (as) ve Hz. İsa (as) karşısında yenilmiş olacaklardır. Ahir zamanda zulüm işleyen hiçbir güç kalmayacak, herkes Hz. Mehdi (as) ve Hz. İsa (as)’ın nüfuzu altında iyi ve güzele yönelecektir. İnsanlığı değiştirmek ve düzeltmek ve onların tümünü o kutlu döneme hazırlamak Allah’a karşı sorumluluğumuzdur.

Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir. (Yunus Suresi, 82)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.