İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ

(Bu bölüm ve sonrasında geçen, Türk toplumuna yöneltilmiş suçlamalar ve ithamlardan necip Türk Milletimizi tenzih ederiz.)

Osmanlı’nın Son Döneminde Başlatılan Kara Propaganda

Bölümün başında, İngiliz derin devletinin 19. yüzyılın ortalarından itibaren kendisine öncelikli hedef olarak Osmanlı İmparatorluğu’nu ve Türkleri seçtiğini belirtmiştik. Bu yıllarda İngiliz derin devleti, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı sistemli bir propaganda savaşı başlatmıştır. Bu kapsamda, Osmanlı ordularının hayali bir takım vahşet hikayeleri ile kötülenmesi, Sultan Abdülhamid’in “Kızıl Sultan” gibi çirkin yakıştırmalar ile karalanması gibi yöntemler kullanılmıştır.

Ancak en uzun soluklu ve etkili propaganda yöntemi, Osmanlı’nın asli unsuru ve yöneticisi olan Türk Milleti’ne karşı kullanıldı. Dönemin önde gelen İngilizleri, Türk Milleti’ni, kendi hezeyanları doğrultusunda “geri, barbar ve ilkel bir millet” olarak tanımlamaya ve böylece Türk Milleti’ni sömürgeleştirme projelerine uygun bir zemin hazırlamaya çalıştılar.

İstanbul’daki Amerikan Lisesi Robert Kolej’in ilk başkanı olan Cyrus Hamlin’e göre, İngiltere’nin Türklere karşı propagandaları I. Dünya Savaşı’ndan önce başlamıştı. Londra’da 1870 yılında bir “Propaganda Bürosu” kurulmuştu. Bu büronun kuruluş amacı yabancı ülkelerde Türklerin aleyhinde  haberler yaymak ve propaganda yapmaktı.236 Bu propaganda, İngiliz derin devletinin yıllar önce planladığı “parçalanmış Osmanlı” hayalini gerçekleştirmenin ilk adımıydı.

Gerçeği Yansıtmayan Propaganda Posterleri
idd en 430 TurkAleyhtariKarikaturler İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
İngiliz derin devleti, Osmanlı’yı parçalama siyasetini hayata geçirirken propaganda metodunu sıklıkla kullanmıştır. Müslümanları güya vahşi ve barbar göstermeyi amaçlayan kara propaganda karikatürleri bu metotlardan biridir.

Bu politikanın mimarlarının başında, 1880-1885 yılları arasında İngiltere’nin başbakanlığını yürüten William Ewart Gladstone gelmekteydi. Gladstone, Türk Milleti’ne sayısız hakaretler yöneltmiş ve tüm bunları da “Türkler Asya’nın içlerine geri sürülmelidir” şeklindeki emperyalist projelerine dayanak olarak kullanmaya çalışmıştı. Bir konuşmasında şöyle demişti:

Türkler insanlığın insan olmayan numuneleridir. Medeniyetimizin bekası için onları Asya steplerine geri sürmeli veya Anadolu’da yok etmeliyiz. Türklerin yaptıkları kötülükler yalnızca bir surette ortadan kaldırılabilir: Kendilerinin yok olmasıyla.237 (Necip Türk Milletini tenzih ederiz)”

İttihat ve Terakki üyelerinden Ahmet İhsan da “Matbuat Hatıralarım” adlı eserinde Gladstone’dan şöyle söz etmekteydi:

Meşhur Gladstone (İngiliz Başbakanı) İngiliz parlamentosunda eline Kuran’ı alıp: “Türkler bu Kitap’la yürüdükçe medeniyete muzırdır (zararlıdır)” demişti.238 (Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim’i tenzih ederiz)

idd 434 OsmanliTablo İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Batı’da Türk aleyhtarı propagandaların yapıldığı dönemlerde, Osmanlı topraklarında her kesimden her insan barış içinde yaşıyordu.

Osmanlı’da her dinden insanın bir arada bulunduğu bayram yeri tasviri

Gladstone, bu gibi çirkin sözlerinin yanında Türkler aleyhinde bir takım propaganda malzemeleri de oluşturuyordu. Londra’da Türklerle ilgili “Bulgar Terörü ve Doğu Sorunu” isimli bir broşür yayınlamıştı. Kısa sürede birkaç baskısı yapılan broşürle İngiliz halkı Türklere karşı kışkırtılıyordu. Gladstone’un Osmanlı’yı alabildiğine kötüleyen broşüründe, “Türkler için en iyi yol pılı pırtılarını toplayıp, gitmeleridir…” çağrısı yapılmıştı.

Türk düşma
nlığı öylesine körükleniyordu ki, Türkiye’ye sempati duyan Muhafazakar Parti Hükümeti bile bu sempatisini kaybetmişti. André Maurois, İngiltere Tarihi adlı yapıtında “Gladstone arka arkaya vermeye başladığı nutuklarla İngiliz kamuoyunu Türkiye aleyhine çevirdi” diye yazmaktadır.239

Gerçeği Yansitmayan Bir Propaganda Posteri
idd en 433 TurkAleyhtariKarikaturler İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ

Gladstone, 1880-1885 yılları arasında başbakan olarak iktidarda kalmış ve onun zamanında Türk düşmanlığı politikası iyice yayılmıştı. Özellikle basın, İngiliz kamuoyuna Türklük ve Osmanlılık kavramlarına karşı şiddetli bir beyin yıkama programı uygulamıştı. Uydurma haberler “Türk barbarlığı“, “Türk vahşeti” gibi başlıklarla ön plana çıkarılmıştı. 1897 Türk-Yunan Savaşı’nı yerinde izleyen İngiliz milletvekili Sir Ellis Achmead-Bartlett, anılarında İngilizlerin Türklere karşı birdenbire başlattıkları düşmanlık politikasından şöyle bahseder:

1894 yılı Aralık ayını izleyen on ay içinde gazeteciler, karışıklıklar hakkında aslı ve esası olmayan birtakım söylentilere dayanarak Türkler aleyhinde olabilecek en kötü şeyleri yazdılar. Bunların dillerine doladıkları olayların ya hiç aslı yoktu, yahut olaylar çok önemsiz iken abartılmıştı. Gazeteciler gerçekte asla yapılmamış şeylerden dolayı Türkleri ve Osmanlı Hükümeti’ni vahşet ve dehşet ile suçladılar. İngiltere’de dokuz ay hiç mevcut olmayan hallerden dolayı Türkler, Türk askeri ve Osmanlı Hükümeti hakkında ağır şeyler yazdılar. Türkler, vahşice hareketler yapmakla suçlandılar; iftiraya uğradılar.240

idd 437 LordSalisbury İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ idd en 434 AlbertSorel İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Lord Salisbury Albert Sorel

İngilizler akıl almaz yalanlarla bir yandan Osmanlı’yı sözde barbar, geri, ilkel ve vahşi bir toplum olarak göstermeye çalışırken, bir yandan da “Osmanlı yıkılmalıdır” mesajını vermektelerdi. Başbakan Herbert Henry Asquith bir konuşmasında: “Osmanlı Devleti ölüm döşeğine yattı. Dünya için bir şer ve fenalık yuvası olan bu hasta bir daha canlanmayacak” diye meydan okumuştu.241

Tüm bu propagandalar, İngiliz derin devletinin Osmanlı’yı parçalama stratejisi ile birlikte yürümüştür. 1898’de İngiltere Başbakanı Lord Salisbury, Petersburg’daki büyükelçisine gönderdiği direktifinde “Osmanlı ülkesinin yarısında İngiltere’nin, yarısında Rusya’nın sözü geçsin“242 önerisinde bulunarak bu stratejiyi ifade etmektedir.

İngiliz derin devletinin bu Osmanlı aleyhtarı propagandasını dayandırdığı önemli bir unsur vardır: “Türk düşmanlığı”. Derin devlet idarecileri, sömürgeciliğin genel kuralına uygun olarak, hedef aldığı toplumu “geri, ilkel, barbar” gibi sıfatlarla tanımlama ve kendisini haklı gibi gösterme yolunu seçmiştir. 2. Meşrutiyet’in ilanı üzerine, İngiliz Sir Edward Grey’in 11 Ağustos 1908 tarihinde yazdığı mektup bu yaklaşımın bir ifadesidir:

Türkiye’de olanlar öylesine harikadır ki, anayasayı uzun müddet devam ettireceklerini sanmıyorum. Irklarının… etkisiyle yeniden şiddete ve düzensizliğe kayacaklardır.243

idd 440 GustavusBurnaby İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Frederick Gustavus Burnaby

Lord Salisbury ise 1911 tarihli bir gizli belgede Türkler ile ilgili olarak şöyle demiştir:

…Aynı maskara Osmanlılık devam ediyor. Fanatik cahil insanlar ve barbar millet, kapitülasyonların da kalkmasını istiyor. Türkler daima Türk kalacaklar, hiçbir zaman Avrupalılaşamayacaklar…244

İngiliz derin devleti, daha hızlı sonuç alabilmek, Osmanlı ve Türkler üzerindeki psikolojik baskıyı artırmak ve yürüttüğü Türk aleyhtarı kara propagandanın çapını genişletmek amacıyla kontrolündeki ABD yönetimini ve medyasını da devreye soktu. Bu sayede Türk düşmanlığı ABD’ye de sıçramış oldu. ABD’li senatör Henry Cabot Lodge’un nefret ve fanatizm dolu sözleri bu gerçeği ortaya koymaktaydı:

Başarılı oldukları dönemlerde Osmanlı Türkleri, Avrupa ve Hristiyan alemi için adeta bir veba idi. Çöküşe doğru ilerledikleri uzun yüzyıllar boyunca Avrupa’nın başına bela oldular, sayısız savaşın sebebi haline geldiler, sayısız katliamın infaz memuru oldular. Böyle bir hükümet, modern medeniyet için bir lanettir…  Benim en içten umudum, savaşın sonuçları arasındaki en önemli sonucun, Avrupa’da Türk İmparatorluğu’nun tümüyle yok olmasıdır.245

1912 yılında ABD Başkanı Woodrow Wilson’a Morgenthau’nun Türkiye’ye elçi olarak atanması önerildiği zaman Başkan, “Türkiye diye bir şey olmayacak ki, elçi göndermek gereksin” cevabını vermiş ve dönemin ABD’sindeki Türk düşmanlığını da şu sözlerle ifade etmişti:

Amerika’daki Türk düşmanlığı inanılmayacak ölçüdedir. Amerika kamuoyunun onaylayacağı şey, Ermenilerin ya da herhangi bir milletin Türklere karşı korunmasıdır.246

Fransız tarihçi Albert Sorel ise şunları söylemişti:

Bazı medeni milletlerin Doğuda izledikleri politika böyledir. Türklerin, Hintlilerin, Çinlilerin vatanlarından bir parça koparıp alınır, mal ve mülkleri yağmalanır, kendileri öldürülür ve yine de “kızmayın biz sizinle savaşmıyoruz, biz sizin en iyi dostunuzuz” denilir.247

idd en 435 IngiltereABD BeyazAdaminYuku İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Rudyard Kipling tarafından yazılmış ve 10 Şubat 1899’da The New York Sun‘da yayınlanmış olan “The White Man’s Burden” (Beyaz Adamın Yükü) isimli şiir, İngiltere’yi temsil eden John Bull ile Amerika’yı temsil eden Sam Amca’nın beyaz olmayan ırklar üzerinde hakimiyetini ima ediyordu.

Ahmet Rıza da, La Crise de L’Islâm (İslam Krizi) adlı eserinde İngiliz derin devletinin Türkler aleyhindeki propagandasını Batılıların ağzından şöyle anlatır:

Klasik barbar ve zalim tipini muhafaza etmekte olan Türklerin Avrupa’da kalmalarına tahammül etmek Avrupa medeniyeti için bir lekedir; Türkler Avrupa’dan kovulmalıdır.248

I. Dünya Savaşı öncesi dönemin, İngiliz derin devletinin ABD üzerinde yoğun propaganda yaptığı ve ülkeyi kendi istediği şekilde yönlendirdiği bir dönem olduğunu hatırlatmak gerekir. O dönemde ABD’de gelişen Türk düşmanlığının temel sebebi, ilerleyen satırlarda detaylarını göreceğimiz gibi, İngiliz derin devletinin o bölgedeki faaliyetleri ve basın yoluyla yaptığı karşı propagandalar olmuştur.

idd 441 IngiltereABD İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
İngiliz derin devletinin ABD üzerindeki etkisi, Büyük Yakınlaşma (Great Rapprochement) olarak adlandırılıyordu. İngiltere’yi sembolize eden John Bull ve ABD’yi temsil eden Sam Amca tiplemelerinin el ele verdiği propaganda posterleri her yerdeydi.

Aynı dönemde, özellikle İngiltere ve genel olarak Avrupa’da hakim olan bu ırkçı rüzgara kapılmayan ve Türk insanını takdir edebilen sağduyulu kimseler de vardır. 19. yüzyılın sonlarında Türkiye’ye yolculuk yapan İngiliz yüzbaşı Frederick Gustavus Burnaby bu ender kişilerden biridir. Burnaby’nin Küçük Asya Seyahatnamesi adlı Osmanlı’yı konu alan eserinde anlattıkları, hem objektif hem de gerçektir. İngiltere’de Türk düşmanlığının kışkırtılmaya başlandığı ve Türklere karşı her türlü aleyhte faaliyetin hızlandığı bir dönemde, bu İngiliz subayı Anadolu’da seyahat etmiş ve her şeyi bizzat yerinde incelemiştir. Burnaby, izlenimlerini şöyle aktarır:

Türk ulusunu yerin dibine batıran, onu dünyada akla gelebilecek her türlü kötülükle suçlayan ülkemizin insanları hikayeler yazmayı bırakıp, Anadolu’da küçük bir yolculuğa çıksalar iyi ederler… Kendilerini Hıristiyan sayan yazarlar birçok konuda Küçük Asya’daki Türklerden ders alsalardı keşke.249

Aynı şekilde Balkan Savaşları sırasında ülkemizde bulunan yabancı ve tarafsız birçok savaş muhabiri Türkler hakkında doğru tanıklıkta bulunmuşlardır:

Madem ki Avrupa’da Türk askerlerinin yağmacı ve insan öldürücü olduğunu yazanlar, iddia edenler bulunuyor; bunu şiddetle protesto etmek de bizim görevimizdir. Biz onlarda sabır ve dayanıklılıktan, insaf ve doğruluktan başka bir şey görmedik ve hiçbir zaman vahşice davranışlarına rastlamadık.250

idd 442 IngiltereABD İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ

İngiliz Derin Devletinin Propaganda Bürosu:
Wellington House

I. Dünya Savaşı, İngiliz derin devletinin propaganda malzemelerini en etkili kullandığı yıllardır. I. Dünya Savaşı’nda, cephe savaşlarının yanı sıra, yoğun olarak bir propaganda savaşı da yapılmıştır. Düşmanları kötü, müttefikleri ise iyi gösterebilmek adına yapılmış olan bu kara propaganda çalışmaları, İngiltere’nin, I. Dünya Savaşı’ndan galibiyetle ayrılmasının önemli sebeplerinden biridir. Bu sinsi propaganda savaşı, Osmanlı Devleti’nin de sonunu getiren ve Osmanlı’nın parçalanmasına önayak olan önemli sebeplerden biridir. İngiliz derin devletinin I. Dünya Savaşı’ndaki bu sinsi politikalarını görebilmek, aynı derin devletin bugün nasıl bir yöntem izlediğini anlamak bakımından da önemlidir. Çünkü İngiliz derin devleti, basın ve kurumlar yoluyla etkili propaganda yöntemlerini bugün de kullanmakta, parçalanmasını istediği ülkeleri bu propaganda ağı ile çöküşe sürüklemekte, yalanı rahatlıkla yaygınlaştırabilmekte ve sömürge imparatorluğuna yeni ülkeler dahil edebilmektedir. Elbette ki bu ağ, geçmiştekinden daha da genişlemiş ve etki alanı artmıştır.

I. Dünya Savaşı sırasında yapılan Türk aleyhtarı propaganda, İngiliz derin devletinin kontrolü altında, Büyük Britanya propaganda ofisleri tarafından özel olarak dizayn edildi ve geliştirildi. Bu propagandada, ABD’li kurum ve yöneticiler de İngiliz derin devletinin öncülüğünde ciddi bir işbirliği içine girdiler. ABD kurumlarının aynı dönemde yaptıkları aleyhte propagandaların büyük ölçüde İngiliz derin devletinin yönlendirmesiyle gerçekleştiğini burada tekrar hatırlatalım. I. ve II. Dünya Savaşı dönemleri, Amerika’nın sadece İngiliz enformasyonundan aktarılan bilgilerle yönlendirildiği bir dönemdi. İngiliz derin devleti kaynakları, her türlü provokasyonu bu yayınlar vasıtasıyla gerçekleştirmiş ve Amerika’nın dostlarını ve düşmanlarını bu şekilde belirlemişlerdi.

I. Dünya Savaşı boyunca, İngiliz derin devletinin propaganda faaliyetleri, İngiliz Dışişleri Bakanlığı tarafından yönetilmekteydi. Dışişleri, 1914 yılında Londra’da Buckingham Gate’deki Wellington House binasında “Savaş Propaganda Ofisi”ni kurdu ve başkanlığına Lordlar Kamarası’ndan C. F. Masterman’ı getirdi. Bu tarihten itibaren kurumsal yapısı ve yöneticileri sürekli değişse de İngiliz propagandası “Wellington House” adı altında devam etti.

O tarihten itibaren Wellington House’un denetiminde çok fazla kişi ve kurum görev yapmıştır. Bunların arasında asıl olarak propagandaları yaygınlaştıracak siyasetçiler, iş adamları ve elbette basın yayın organlarının yöneticileri vardı. Propagandayı perde arkasından yöneten kişilere “görünmeyen hükümet” deniyordu. Hedef, geniş kitleleri istenilen propagandaya uygun şekilde yönlendirebilmekti. Bunun için insanların duygularına, inançlarına ve beklentilerine uygun sözler kullanılıyor; bu yönde yaklaşımlarda bulunuluyordu. Yalanlar, büyük gerçekler edasında, çok defa ve sık sık tekrarlanıyordu.

Wellington House adıyla bilinen söz konusu propaganda ofisi, I. Dünya Savaşı yıllarında yalnız İngiliz kamuoyunu yönlendirmekle kalmamış, başka ülkelerin halklarını da etkileyecek projeler yürütmüştür. İngiliz Başbakanı Lloyd George, 19 Eylül 1916 tarihinde şunları söylemiştir:

Kamuoyu işin yarısını bilmiyor. Sadece zaferleri okuyorlar, savaşın neye mal olduğu halktan gizleniyor.251

Wellington House propaganda ofisi, I. Dünya Savaşı sırasında dünya çapında haftada 400 makale yayınlamış, 17 ayrı dilde yayın yapmış; sayısız kitap, kitapçık, broşür basmıştır. Basılan ve dağıtılan materyal sayısı 1915 Haziran’ında 2.5 milyon, 1916 Şubatında 7 milyondur. I. Dünya Savaşı sonunda toplam 106 milyon materyal dağıtılmıştır. Wellington House’un bütçe sıkıntısı yoktur; keza bütçesi İngiliz derin devleti tarafından yeterince karşılanmıştır. Ofis kurulurken ayrılan ilk kaynak 10 bin Pound iken, bu bütçe hızla artmış ve 1917’ye gelindiğinde 145 bin Pound’a ulaşmıştır.

Savaşın sonlarına doğru basının bu şekilde kullanılması, İngiltere Parlamentosu içinde de eleştirilere sebep olmuştur. İngiliz siyasetçi Austen Chamberlain, “Basın, özgürlüğünü kaybetti, özgürlüğüyle birlikte gücünü de kaybetti,” demiştir.252

idd 446 SavasPropaganda İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Wellington House, sadece Türklere karşı kara propaganda yapmakla kalmıyor aynı zamanda İngiliz halkının savaş haberlerini sansürlü ve taraflı olarak almasını sağlıyordu. Savaşa çağrı ilanları yoğundu; fakat kimse gerçekte cephede neler olduğunu bilmiyordu.

I. Dünya Savaşı sırasında söz konusu kirli propagandanın asıl hedefi Almanlar ve Türkler olmuştur. Alman askerlerinin Hollanda’da papazları kilise çanlarına asarak öldürdükleri veya küçük çocukları süngüledikleri şeklindeki haberler, savaş sonrasında hem İngilizler hem de Belçikalılar tarafından yalanlanmıştır.253 Bu propagandaların kaynağı ise yine Wellington House olmuştur.

Wellington House, sadece propaganda yayınlarını basmakla yetinmemiş, basına sansürün de işletmecisi haline gelmiştir. Savaş haberlerinin kamuoyuna ulaşması, Wellington House’un belirlediği bir sansür sisteminden geçerek sağlanmıştır. Söz konusu propaganda bürosu, savaş resimlerini çekmek için iki resmi fotoğrafçı ve birkaç ressam görevlendirmiştir. Bu kişiler Wellington House’un emirleri doğrultusunda fotoğraflar çekmiş ve çizimler yapmışlardır. Bunların dışında herhangi bir gazetecinin fotoğraf çekmesi veya herhangi bir ressamın savaş ile ilgili bir resim çizmesi mümkün olmamıştır. Bu, hükümet kaynaklarını kullanan Wellington House tarafından yasaklanmıştır.

İngiltere’de belli gazeteciler ve gazete grupları seçilmiş, bunlar, propaganda bürosunun belirlediği şekilde haber yapmakla yetkili tutulmuşlardır. Büronun istediği yazıları yazmış, büronun tasvip ettiği resimleri yayınlamışlardır. Bu sansürün dışına çıkıp savaş alanını yorumlayan veya resmedenler cezalandırılmışlardır.254 Görülebildiği gibi savaş döneminde İngiliz basını, İngiliz derin devletinin kurguladığı hayali dünyayı yayınlamıştır. Aslında durum, şu anda da bundan farklı değildir. Sadece İngiliz derin devletinin etkisi altındaki basının çapı genişlemiş, neredeyse bütün dünyaya yayılmış ve emrindeki gazeteci sayısı artmıştır.

Wellington House’un Türklere karşı faaliyetleri, kapsamı oldukça geniş tutulan, hatta bugün bile devam eden bir kara propaganda ağını temsil eder. I. Dünya Savaşı sırasında bu kurum tarafından ortaya atılan sözde “Ermeni soykırımı” iddiaları, özellikle Amerikan kamuoyunu Türklere karşı örgütlemek ve bu yolla Amerika’nın İngiltere’nin yanında savaşa katılmasını sağlamak için kurgulanmıştır. Bu iddialar, bugün bile güncelliğini korumakta ve Wellington House’un propagandaları bugün bile karşımıza bir koz olarak çıkarılmaktadır.

Sözde “Ermeni soykırımı” senaryosunun kurgulanmasına neden olan asıl hikaye ise şöyledir:

I. Dünya Savaşı sırasında Rusya’nın İngiltere’nin müttefiki olması, Amerika’nın gönlünü kazanmak açısından büyük bir dezavantajdı. Rusya’nın kötü bir ünü vardı. Özellikle Amerika’da Rusya’ya karşı yoğun bir öfke gelişmişti. İngiltere’nin Rus desteğini koruması ve Amerika’yı savaşa dahil edebilmesi için bu iki devin uzlaşacağı bir altyapıya ihtiyaç vardı ve plana göre, Ruslar’dan daha büyük katliamlar gerçekleştirmiş gibi gösterilen ortak bir düşman üretilecekti. Bu ortak düşman Osmanlı Devleti olacaktı. Türk siyasetçi Onur Öymen, bu kurguyu şu şekilde anlatır:

İşte İngiliz Propaganda Teşkilatı Wellington House’un Türklerin Ermenilere karşı soykırım yaptığı iddiasını en önemli propaganda malzemelerinden biri yapmasının arkasındaki gerçeklerden biri buydu. Üstelik o sıralarda Türklerin İslam aleminde de büyük bir itibarı vardı. İngilizler savaşta karşı kampta yer alan Osmanlı İmparatorluğu’nun dünyadaki ve bu arada İslam alemindeki itibarını sarsmak için de bu soykırım iddiasını kullanacaktı. (Sözde) Bir milyondan fazla insanı katleden bir İmparatorluğun peşinden hangi ülke giderdi? İngiltere böyle düşünüyordu.255

Wellington House’un Türkiye’ye yönelik olarak başlattığı bu kara propaganda, İngiliz derin devletinin beklediği sonucu getirmiştir. Bu propaganda oldukça sistemli bir şekilde uygulanmış ve o dönemde Amerika’da, -hedeflendiği şekilde- Türkler aleyhine bir kamuoyu oluşmuştur. İşin şaşırtıcı yanı, bu kara propagandaya, tıpkı bugün olduğu gibi, o yıllarda da Türklerin içinden bazı kimselerin destek vermesi ve bu kişilerin İngiliz derin devletinin sunacağı az bir menfaati, vatan haini olmak pahasına tercih etmeleridir.

I. Dünya Savaşı Sırasında Türklere Yönelik Yürütülen Kara Propaganda

Wellington House, tüm dünya çapında, çeşitli ülkelere olduğu gibi, Türkiye’ye karşı da çok yoğun bir propaganda faaliyeti yürüttü. Başta İngiliz tarihçi ve uluslararası ilişkiler uzmanı Arnold J. Toynbee olmak üzere bazı tanınmış yazar ve politikacılara birçok kitap, makale ve broşür yazdırıldı. Amaç, Türkleri her alanda kötü, zalim ve insafsız bir halk olarak göstermek ve Osmanlı İmparatorluğu’nu tamamen gerçek dışı iddialarla suçlamaktı.

Toynbee’nin, İngiliz tarihçi ve siyasetçi James Bryce ile birlikte yazmış oldukları ve Mavi Kitap olarak bilinen Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere Yapılan Muamele adındaki kitap, tamamen Türkiye’ye yönelik iftiralarla dolu bir propaganda kitabıdır. Kitap, başından itibaren Türklerin sözde Ermenileri nasıl katlettiğine dair, insanı öfke ve nefret duygusuna sevk edecek hayali öyküler içermektedir. Ama söz konusu iddialar kitabın hiçbir yerinde belgelendirilmemiş ve somut bir açıklama yazılmamıştır. Onur Öymen, kitaptaki bilgilere kaynak olarak kullanılan kişileri şu şekilde açıklamaktadır.

(Kitapta) Sözü geçen kişiler X, Y, Z gibi sembollerle adlandırılmaktadır. Kimdir bu semboller? İşte bu sorunun cevabını Amerikalı araştırmacı Prof. Justin Mc. Carthy uzun çalışmalarının sonucunda büyük ölçüde ortaya çıkarmıştır. Bunların çoğu o yıllarda Türkiye’de faaliyet gösteren ve yazdıkları raporlarda Türkleri her vesileyle kötüleyen Amerikalı misyonerlerle şiddet yanlısı bazı Ermeni örgütlerin mensuplarıdır. 150 belgenin 59’u misyonerler tarafından yazılmıştır. Geri kalanlardan 52 belge Ermeniler tarafından gönderilmiştir. Osmanlıları baş düşmanı sayan Ermeni Taşnak Partisi’nin raporları da kitapta yer almaktadır. Diğer belgeler de Taşnak yanlısı veya Ermeni davasını destekleyen gazetelerden alınmıştır. Yani o devirde Ermeni gazeteleri de bir propaganda silahı olarak kullanılmıştır.256

idd 449 ViscountBryce İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
The propaganda book The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire authored by Arnold J. Toynbee (top) together with James Bryce (bottom), the British historian and statesman. Toynbee later felt remorse for the false allegations he included in the book.

Yine aynı dönemde Wellington House tarafından yayınlanan kitaplardan bir diğeri de Faiz El-Ghusei tarafından yazılmış olduğu iddia edilen Şehit Ermenistan isimli kitaptır. Faiz El-Ghusei, Osmanlı’da çeşitli görevler yapmış bir bürokrat ve kaymakam olarak tanıtılmıştır. Ama tarihçiler, yaptıkları araştırmalarda Osmanlı’da bu görevlere gelmiş bu isimde bir kişiye hiçbir zaman rastlamamıştır.257 Hayali bir isimle yazılmış bu kitap, İngiliz derin devletinin iftiralarla dolu bir başka propaganda malzemesidir.

Önceki bölümde incelediğimiz gibi, I. Dünya Savaşı sırasında bir kısım Ermenilerin, özellikle İngiliz derin devleti tarafından Osmanlı’ya karşı kışkırtıldığı ve bazı kimselerin bu provokasyonlara kanarak Türk aleyhtarı bir tutum takındığı doğrudur. Fakat bu, Ermeni kardeşlerimizin tümüne yorulacak bir durum elbette ki değildir. Nitekim Taşnak Partisi’nin üyelerinden Ermenistan’ın ilk Başbakanı Hovhannes Kajaznuni, 1923 yılında Taşnak Partisi kongresinde yaptığı konuşmada, “Ermenilerin başına gelen felaketlerin başlıca sorumlusunun doğrudan Taşnak Partisi olduğunu” söylemiştir. “Ermenilerin, o dönemde Ruslardan etkilenerek Müslüman nüfusunu katlettiğini, Taşnakların Ermenistan’da bir diktatörlük kurduğunu ve Ermeni terörünün Batı kamuoyunu kazanmaya yönelik başlatıldığını” ifade etmiştir. Bütün bunların karşısında, Türkiye’nin haklı olarak bir savunma güdüsüyle hareket ettiğini belirtmiştir. Ona göre, Taşnak yönetimi dışında hiçbir suçlu aranmamalıdır.258

İngiliz derin devleti, kendi kurguladığı oyunu daha sonra Türklere karşı kullanmış ve her seferinde Ermeni meselesini Türklerin karşısına getirmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında başlatılan bu oyun, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde bulunduğumuz şu günlerde halen karşımıza çıkarılmaktadır. Bu oyunu bozacak en güçlü silah ise sevgidir. Ermeni kardeşlerimize her zamankinden çok sahip çıkmamız, onlara Türk topraklarının kendi vatanları olduğunu hissettirmemiz ve Ermenistan Devleti ile yakın ilişkiler içinde olmamız, İngiliz derin devletinin bu sinsi oyununu külliyen ortadan kaldıracaktır.

idd 450 FaizElGhusei İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Faiz El-Ghusei tarafından yazıldığı iddia edilen Martyred Armenia (Şehit Ermenistan) isimli propaganda kitabı. Tarihçiler, Osmanlı’da çeşitli bürokratik görevlere gelmiş bu isimde hiç kimseye rastlamamışlardır.

Bütün bunların yanı sıra, burada adı geçen misyonerlerin de gerçekte Hristiyanlık dinini yaymakla görevli din adamları olduğu zannedilmemelidir. Gerçek Hristiyanlar, oldukça samimi ve sevecen insanlardır. Onların nefret tohumları atacak böylesine çirkin bir kirli propagandaya alet olmaları söz konusu olamaz. Burada bahsi geçen misyonerler, gerçekte doğrudan Wellington House ile bağlantıları olan ajanlardır. Söz konusu kişiler, misyoner görünümde Osmanlı topraklarına ulaşmış ve bu görünüm altında ajanlık ve provokasyon görevlerini üstlenmişlerdir. Nitekim bu sözde misyonerlerin raporlarında şu ifadelere rastlanmaktadır:

Türkler eğitimden nefret ederler ve eğitilmiş insanları ezerler. Hiçbir Hristiyan Osmanlı Hükümeti’nde yer almamıştır… Türklerin Hristiyanlara ihtiyacı vardır. Zira ırk olarak doktorluk, dişçilik, terzilik, marangozluk ve ustalık isteyen hiçbir işi yapamazlar. Şimdi Türkler Ermenileri öldürdüklerine göre Batı ülkeleri Osmanlı İmparatorluğu’nu yönetmelidir, çünkü artık Ermenilerin beyninden yoksun olan Türkler kendi kendilerini yönetemezler.259

Söz konusu sözde misyonerler, buradaki gibi ifadeleri içeren raporları Prof. Tonybee’ye göndermiş ve söz konusu raporlar Wellington House aracılığıyla tüm Amerika’ya ulaştırılmıştır. Bu raporlarda, “Hiçbir koşulda bu raporların kaynağı açıklanamaz,” ibaresi de yer almıştır.260

Wellington House’un Türk Destekçileri

I. Dünya Savaşı sırasında Türkler aleyhine geliştirilen bu nefret dolu üslubun, Osmanlı bünyesindeki İngiliz hayranı bir kısım Türk gazeteciler tarafından destek gördüğünü de şaşırtıcı bir gerçek olarak burada belirtelim. İngiliz derin devletinin sunduğu küçük menfaatlere kanarak vatan hainliği yapan, İngiliz derin devletine yaranmak amacıyla yancılık yapan böyle gazeteciler, derin devletin kirli tarihi boyunca hep olmuştur, hala da vardır. Öyle ki, Alemdar gazetesinden Refi Cevat Ulunay 21 Nisan 1919 tarihli yazısında,

İngilizleri bekliyoruz. Türkler kendi güçleriyle adam olamaz,” demiştir. 14 Temmuz 1919 tarihinde ise şu vahim ifadelerde bulunmuştur: “Türkiye’nin yabancı bir devlete dayanması şarttır. Bu devlet İngiltere’den başkası olamaz. İslam dininin anahtarını İngiltere’nin güvenilir eline teslim etmekte İslam alemi için hiçbir tehlike yoktur.”261

idd 453 isgalYillari Basin İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Osmanlı’da çeşitli gazeteler, İngiliz mandasını kabul ettirmek için propaganda yapanları sürekli olarak deşifre etmiş ve kınamıştır.

Mavi Kitap’ın ve Wellington House tarafından yayınlanan diğer Türk karşıtı kitapların yayınlanmasından birkaç yıl sonra ise, Mondros Mütarekesi’nin taraftarı olup “ülkeyi İngilizlere teslim etmenin en doğru şey olacağını” söyleyip duran bir kısım basın, İstanbul’un işgal yıllarında da İngilizleri sürekli olarak övmeye devam etmiştir. İngiliz derin devletinin himayesine aldığı benzer zihniyete sahip basın organları ve gazeteciler, bugün hala Türkiye topraklarında üstlendikleri görevi yerine getirmektedir.

idd 454 islahatFermani İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
(Solda) Islahat Fermanını (Hatt-ı Hümâyûn-û) yürürlüğe koyan Sadrazam Mehmed Emin Âli Paşa.
Yürürlüğe giren Islahat Fermanı ile, Osmanlı’da Müslüman olmayan nüfus, Müslümanlarla aynı haklara sahip olmuştur. O tarihten itibaren devletin üst kurumlarında Ermeniler de yer almış, bakan ve milletvekili olmuş ve Türk halkını temsil etmişlerdir.

Sözde misyonerler ve bir kısım şiddet yanlısı isyancı Ermeniler tarafından yapılan kışkırtmalar, sürekli olarak Ermeni ve Hristiyanların Osmanlı içinde kötü muamele gördüğü ve ikinci sınıf vatandaş olarak tanındığı şeklindeki sahte iddialara dayandırılıyordu. Oysa Osmanlı’da, özellikle Islahat Fermanı’ndan sonra Müslüman olmayan nüfusun Müslümanlarla tümüyle aynı haklara sahip oldukları gayet iyi bilinmektedir. Gayrimüslimler, 19. yüzyıl sonlarında oy verme hakkına da sahip olmuş, parlamentoda temsil edilmiş ve önemli görevlere gelmişlerdir. Örneğin Ali Paşa’nın sadrazamlığı dönemlerinde Nafia (Bayındırlık) Nazırı Krikor Agaton adlı bir Ermeni’dir. Ohannes Gümüşyan da Osmanlı’da Nafia Nazırlığı yapan başka bir Ermeni’dir. Ticaret, Orman ve Maden Bakanlığı yapan Ermeniler de bulunmaktadır. 1876’da Anayasa’nın ilanıyla birlikte oluşturulan Osmanlı Meclisi’nde toplam 46 gayrimüslim milletvekili bulunmaktadır. Bunlardan 9’u Ermeni’dir. 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra kurulan mecliste 11, 1914’teki mecliste 12 Ermeni milletvekili bulunmaktadır. Söz konusu Ermeni milletvekillerinden 4’ü Hınçak ve 2’si Taşnak Partisi’ne mensuptur. 1908 meclisinde 13 Rum, 5 de Musevi milletvekili bulunmaktadır.262

idd en 449 Ermeniler İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Osmanlı döneminde Ermeni Milletvekilleri – Ermeni devlet adamlarımızın ve paşalarımızın olması her zaman bizim için onur kaynağıdır.

Ayrıca Hariciye Nezareti’nde çalışanların %25’i Müslüman olmayanlardan oluşmuştur. Adliye Nezareti’ndekilerin %10’undan fazlası gayrimüslimdir. 1880 ile 1912 yılları arasında devletin yönetim kadrolarını yetiştiren Mülkiye Mektebi öğrencilerinin %7’si de Müslüman değildir.

Tarihçi Justin McCarthy, Wellington House’u Deşifre Etmiştir
Osmanlı İmparatorluğu, Türkler ve Ortadoğu konularında uzman ABD’li ünlü tarih profesörü Justin McCarthy, Wellington House ve burada Türklere yönelik düzenlenen propaganda faaliyetleri hakkında aşağıdaki bilgileri vermektedir:

“Wellington House, İngiliz Hükümeti’nin en iyi beyinlerinden bazılarını kendine çekmeyi başardı. Tarihçi Arnold Toynbee de 1914 yılından itibaren Wellington House’ta danışmanlık yapmaktaydı ve 1917 yılına kadar da, her gün toplanarak propaganda politikalarını belirleyen komisyonda yer aldı…

Görünüşte hükümet dışı vatansever örgütlerin üyeleri ve başka özel ya da kamuya mal olmuş isimler de bu görevli/resmi propagandacılarla işbirliği yapmışlar ya da bunların talimatları doğrultusunda hareket etmişlerdir.1 İngiliz üniversiteleri de propaganda el kitapçıkları ve uzmanlık sağlamışlardır.

Dönemin standartlarına göre, İngiliz propaganda faaliyetleri oldukça gelişmişti. 1917 yılı civarında, Wellington House’un 54 personeli bulunmaktaydı ve diğer departmanlar ve bakanlıklardan da önemli ölçüde yardımlar istemekteydi.

Wellington House’un ilk raporu (1915 Haziranı) 17 ayrı dilde yazılarak yayınlanmış olan yaklaşık 2.5 milyon nüsha kitap, broşür ve diğer yazılı propaganda malzemesini listelemektedir. İkinci rapor (1916 Şubatı) ise dağıtılan 7 milyon nüshanın listesini göstermektedir. İngiliz propagandası 1914 yılında 45 değişik yayın dağıtmıştır; bu rakam 1915 yılında 132’ye, 1916’da 202’ye ve 1917 yılında ise 469’a çıkmıştır.2 Ne yazık ki, 1917’den sonraki yıllara ait dağıtım kayıtları bulunmamaktadır. Ancak sayının giderek artmaya devam ettiği tahmin edilebilir. Bütün bunlar gizlice ve yaratıcı bir şekilde yapılmaktaydı.

Wellington House’un vazifesi, diğer bütün propagandacılarınkine benzer olarak basitti. Bu vazifeler düşmanları mümkün olduğunca kötü göstermek, dostları ve özellikle de İngilizleri olabildiğince iyi göstermekti. Bunların temel hedefini, doğal olarak, Almanya oluşturmaktaydı; ancak Türklere yönelik de ciddi bir gayret sarf edilmekteydi…

Savaş biter bitmez, derhal Propaganda Ofisi’nin bütün kayıtlarını imha ettiler. Tabi bu propaganda ofisinin savaş sırasındaki faaliyetlerinin neler olduğunu ortaya çıkarmamızı güçleştirmektedir…

Wellington House’un bazı kayıtları İngiliz Hükümeti’nin diğer ofislerine gönderilmiştir. Orijinalleri imha edilmiş olmasına rağmen, kopyalar Dışişleri Ofisi’nin ilgili departmanlarında, özellikle de ABD ile alakalı kayıtlar Dışişleri Ofisi’nde korunmuştur. Belgelerin sayısı oldukça mütevazidir, Wellington House’un Türklere karşı operasyonlarının ancak küçük bir kısmını göstermektedir.

Tarihi kayıtları karartma gayretlerine rağmen, Wellington House’un aktüel yayınları hakkında iyi bir kaynak bulunmaktadır: Wellington House tarafından dağıtılan propaganda kitaplarının kayıtları sabit bir kitapta el yazısıyla tutulmuş ve dikkatli bir şekilde korunmuştur…

Bu kitaplar, Dışişleri Ofisi Kütüphanesi’ne gönderilmişler ve daha sonra da bunlar araştırmacıların istifadesine sunulmuşlardır… Bu kayıtlar İngiliz propaganda ofisinin faaliyetlerinin bir resmini çıkarmak için yeterlidir…

Bu kayıtlarda listelenen yayınlar sadece kitaplar ve büyük broşürlerden oluşmaktaydı. Bunlar basın açıklamalarını, makaleleri ve diğer materyalleri içermemekteydi. Propagandanın genel teması ise bütün yayınlarda tutarlılık göstermekteydi: (Türk Milletini tenzih ederiz)

– Türkler, yönettikleri bütün ülkeleri harabeye çeviren cahil yöneticilerdir. Ortadoğu’da Avrupalı bir yönetim çok daha tercih sebebidir.

– Türkler, özellikle Hıristiyanlıktan olmak üzere, diğer bütün dinlerden nefret eden Müslümanlardır. Bunlar her zaman Hıristiyanlara kötü davranmışlardır.

– Türkler Hıristiyanlara karşı insanlık dışı zulümlerin suçlularıdırlar, bu suçlar kitle katliamları ve korkunç cinsel suçları da kapsamaktadır.

– Ya bu eylemlerin yapılmasına talimat vermek suretiyle ya da Türkleri durdurmaya muktedir olmalarına rağmen bunu yapmamalarından dolayı Türklerin bu şeytani amellerinin arkasında Almanlar bulunmaktadır.

– Osmanlı İmparatorluğu’ndaki halk kitleleri kurtuluş için İngilizleri beklemektedir. Bunlara, İngilizlerin Mısır ve Hindistan’da sunduğu iyi yönetimi takdir eden Müslümanlar da dahildir.

İngiliz propagandası, Almanları Türklerle alakalandırmak için özel bir gayret sarf etmiştir. Bu, özellikle Almanlardan yana oldukça yüksek bir hassasiyetin olduğu ama Müslümanlara fazla itibar edilmeyen Birleşik Devletler’de tam bir istihbarat işiydi. İngiliz propagandası, ‘şeytani’ Müslümanlarla (Müslümanları tenzih ederiz) ve Asyalı Türklerle birlikte hareket eden Almanların gerçek Avrupalılar olamayacağını ‘ispatlamaktaydı’.

Kayıt kitabındaki yayınlar listesi oldukça uzundur, ancak Orta Doğu hakkında çok sınırlı sayıda kitap mevcuttur. Tablo sadece bazı ciltleri vermektedir, ancak bu kadarı bile Wellington House’un ilgi sahasının ya da kapsamının ne kadar geniş olduğu konusunda bir fikir vermektedir. Bunlar, Filistin, Museviler ve Siyonizm ve özellikle de Türkleri içermektedir.3”

1. George C. Bruntz, Allied Propaganda and the Collapse of the German Empire, New York: Arno Press, 1972, p. 42

2. M. L. Sanders and Philip M. Taylor, British Propaganda During The First World War, 1914-18, London: Palgrave, 1982, s.108

3. Justin McCarthy, “İngiliz Propagandası, Wellington Evi ve Türkler”, https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=292357

Müslümanlara Yönelik Türk Aleyhtarı Kara Propaganda

Toynbee’nin, Mavi Kitap’ını gerçekçi gösterme çabaları uzun zaman devam etmiştir. Bryce, bu kitapta adı geçen ve bilgilerin kaynağı olan kişilerin birbirlerinden habersiz olduklarını iddia etmiş ve bağımsız kaynakların güvenilir bilgi verdiklerini ispatlamaya çalışmıştır. Oysa Amerikalı tarihçi Justin McCarthy’nin araştırmaları, tüm sözde misyonerlerin, kaynak raporları Wellington House’a göndermeden önce bir arada değerlendirdiklerini ya da daha doğru bir deyişle beraber kurguladıklarını göstermiştir. Özetle Mavi Kitap, özel ajanların birlikte hazırladığı bir senaryodan başka bir şey değildir.

Wellington House tarafından çıkarılan bir başka Türk aleyhtarı kitapta ise Türklerin 2 milyon Ermeni’yi katlettikleri yalanı yazmaktadır. Oysa o sırada, Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan Ermeni nüfusu 1 milyon civarındadır.263

idd 460 HintliMusluman İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
idd 461 HintliMusluman İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Wellington House propagandaları, Osmanlı’nın bir kısım Hintli ve Arap tebası üzerinde etkili olmuş, bazı Hintliler, İngiliz saflarında savaşa katılmışlardır.

İngiliz derin devletinin Müslüman coğrafyaya bakış açısını Toynbee, 1960 yılında yazdığı bir kitapta şöyle açıklamıştır:

Güney Müslümanlığı, Eşarilik (Fas’tan Arabistan’a) bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Bir şeyh satın alır, hepsini yönetirsiniz.

Bizim için Kuzey Müslümanlığı, Maturidilik (İstanbul’dan Buhara’ya Türk bölgesi) tehlikelidir. Bunlar bilimle barışıktır. O nedenle her zaman Atatürk gibi bir asi çıkarabilir. Önlemi şimdiden alınmalıdır.”

Açıkça görülebildiği gibi Atatürk, İngiliz derin devletinin ülkemiz üzerindeki bütün planlarını bozmuştur.

Gerçeği Yansitmayan Propaganda Posterleri
idd en 454 TurkAleyhtariKarikaturler İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Günümüzde süregelen Ermeni meselesi, çeşitli propaganda posterleri ve çizimleriyle, sistemli yapılan provokasyonlarla tüm dünyaya empoze edilmiştir. Bu kara propagandanın mimarı, İngiliz derin devletidir.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra Wellington House’un çalışmaları ile ilgili bilgileri içeren dokümanlar yakılarak imha edilmiştir. Bu durum oldukça şüphelidir; keza İngiltere, tarih konusunda oldukça düzenli bir arşive sahiptir ve tarihi bilgiler genellikle bu kaynaklardan sağlanmaktadır. Fakat konu Wellington House yayınlarına gelince, “her nedense” onların imhası gerekmiştir. Neyse ki, I. Dünya Savaşı sırasında Wellington House tarafından bazı belgeler, propaganda amaçlı olarak bir kısım bakanlık ve kuruluşlara dağıtılmıştır. Şu an Wellington House yayınları hakkında bilinenler, elde kalan bu sınırlı belgelere dayanmaktadır. Bu yayınlar arasında, “Türklerin; Musevileri, Slavları, Arnavutları, Arapları ve özellikle Ermenileri nasıl katlettiği” yolunda sahte iddialar içeren 40’a yakın kitap bulunmaktadır.264

idd 465 ErmeniAileler Doktarlar İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Türkler ve Ermeniler, yüzyıllarca bir arada yaşamış iki millettir. Kaynaşmış, bir bütün olmuşlardır. Bu birlikteliği bozan İngiliz derin devleti olmuştur.

1.Osmanlı’da bir Ermeni ailesi
2. Osmanlı’da Ermeni doktor kadrosu

Arnold Toynbee, savaştan sonra muhabir sıfatıyla Türkiye’ye gelmiş, çeşitli bölgelerde incelemelerde bulunmuş ve savaş döneminde Türklerin verdiği kayıplarla yüz yüze gelmiştir. Fikirleri tümüyle değişmiş, Mavi Kitap’ın propaganda amaçlı olarak yazılmış bir iftira kitabı olduğunu itiraf etmiş ve bu defa Türk halkı hakkında olumlu görüş belirten kitaplar yazmıştır. Fakat iftiralarla dolu Mavi Kitap bugün hala güncelliğini korumaktadır.

2005 yılında Türk Hükümeti, ana muhalefet partisi ile bir araya gelerek, İngiliz Hükümeti’nden, Büyük Britanya’nın Mavi Kitap ile ilgili olarak özür dilemesini talep etmiştir. Belirtilen gerekçeler; I. Dünya Savaşı sırasında bu kitapta geçen asılsız iddialarla kara propaganda yapılması, söz konusu kitabın Bryce komisyonu tarafından derlenmiş olduğu ve Toynbee’nin dahi daha sonra Mavi Kitap’ın bir anti-Türk propagandası amacıyla kasıtlı olarak yazıldığını itiraf etmesidir. İngiliz Hükümeti, aynı dönemde Almanya’ya karşı yapmış olduğu kara propagandadan ötürü özür dilemiş, fakat bu özrü Türk Hükümeti’ne hiçbir zaman yöneltmemiştir. Söz konusu raporda, bu durum da belirtilmiş, Almanya’dan dilenen özür ile Wellington House’un bir propaganda kurumu olduğunun kabul edildiğini, fakat asıl özür dilenmesi gereken Türk Hükümeti’ne yönelik böyle bir girişimde bulunulmadığı belirtilmiştir.265 Ancak tüm bu girişimlere rağmen ne böyle bir özür gelmiş ne de Mavi Kitap bir kısım kesimler tarafından geçerliliğini yitirmiştir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Ermeni meselesi, İngiliz derin devletinin Türklere karşı kullanmak üzere kurguladığı büyük bir oyundur. İngiliz derin devletinin, Osmanlı’yı parçalama planının henüz yeterince sonuca ulaşmadığı ve Türkiye toprakları üzerinde aynı politikayı sürdürdüğü unutulmamalıdır. İşte bu nedenle, Türkiye’yi güçsüzleştirmek, parçalamak ve himaye altına almak isteyen İngiliz derin devleti, Ermeni meselesi senaryosundan hiçbir zaman geri adım atmayacak ve bu konuda yaptığı kara propagandalarını hiçbir zaman sonlandırmayacaktır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu oyuna verilecek en büyük cevap Ermenilerle dostluk ve kardeşlik bağlarımızı güçlendirmektir.

Türklerin kara propagandaya maruz kaldığı bir dönemde, olaylara şahit olan ve gerçekleri gizlemeyen cesur kişiler de vardır. Ermeni olayları sırasında bölgede bulunan bir Fransız subayın açıklamaları şöyledir:

Bizi eşkıyalık hikayeleriyle aldattılar. Gerçekte Ermeni katliamı olmadı… Özsavunma durumundaki Türkler ciddi önlemler almak zorunda kaldılar… Savaşan bir ordu için en yüce ilke olan ülkeyi kurtarma çabası Türklerin tepki vermelerini gerektiriyordu. Biz kandırıldık. Türkler iyi insanlar. Katliamlar, bizim düşüncemizi çelmek ve bizi Osmanlılara karşı kışkırtmak için uydurulmuş efsanelerdir.266

Yine Fransız yazarlardan Claude Farrère, İngiliz derin devletinin etkisiyle Türkleri kötüleme kervanına katılan Fransız basının tutumunu eleştirmiş ve Türk gençlerine bir mesaj iletmiştir:

Türkler kurşundan korkmaz… Fakat ben Türk gençliğine hitap ediyorum. Onlar düşmanla yalnız savaş meydanlarında çarpışılmadığını bilmelidir. Bazen ordularınkinden önemli bir mücadele vardır: Siyasi mücadele. Türklerin düşmanları Avrupa kamuoyunu yanıltmaya, kandırmaya çalışıyorlar… Bu propagandaya karşı gözlerinizi açınız…267

Osmanlı’nın içinde dahi İngiliz derin devletinin Türk karşıtı propagandalarına destekçi olan kişiler varken, bu apaçık manzarayı dile getirebilen duyarlı yabancıların bulunması elbette güzeldir. Bu durum, burada yapılan eleştirilerde, ülkelerin veya halkların tümünü değil, onun içinde yapılanan mafyavari derin odakların sorumlu tutulduğunu gösteren önemli bir delildir. Halklar; mazlumdur, masumdur ve her daim dostumuzdur. İngiliz derin devletine yöneltilen eleştiriler de söz konusu oyunları deşifre etmek, yapılanların mantıksızlığını anlatmak ve bu kişi ve kurumları doğru yola ulaştırabilmek içindir.

Wellington House’un ABD Üzerindeki Etkisi

İngiliz derin devleti, I. Dünya Savaşı sırasında Almanya’yı Amerika’ya bağlayan telgraf kablosunu kesmişti. Bu nedenle Amerikan halkı bütün haberleri, sadece İngiliz kaynaklarından ve İngilizlerin yorumlarından takip edebiliyordu. Avrupa’da bulunan Amerikalı gazetecilerin ilettikleri haberler ise yine İngilizler tarafından ciddi şekilde sansüre uğruyordu. Amerikan yönetimi kısmen bundan bilgi sahibi olsa da Amerikan halkının tüm bunların İngiliz derin devletinin yürüttüğü propagandanın bir parçası olduğundan haberi yoktu. İngiliz derin devletinin bu yöntemle yaptığı propaganda ciddi şekilde derin devletin lehine olmuştu.

Söz konusu propaganda kampanyasının başındaki isim Sir Gilbert Parker çalışmalarının etkilerini şöyle özetlemişti:

Aslında Birleşik Devletler’de olağanüstü yaygın olan, fakat bir organizasyon olduğundan kendisinin dahi haberi olmadığı bir organizasyonumuz var. Bu, kişisel ilişkiler ve gönüllü çalışmalar ile işletilen ve zaman geçtikçe daha da hevesli ve kararlı olarak gelişen bir organizasyon… Birleşik Devletler’in hiçbir yerinde olumsuz tepki alınmadığına dikkat edilmelidir; Amerikan halkının gözünde çalışmalarımızın sessiz ve derin tabiatı, saf bir yurtseverlik ve atılganlık olarak gözükmektedir.268

Görülebildiği gibi İngiliz derin devletinin “derin” ve bir o kadar da aldatıcı propagandası, Amerikan halkı üzerinde beklenen etkiyi yaratmıştı. İyi niyetli Amerikalılar, bu propaganda sonucunda haince planları görememiş, İngiliz derin devletinin istediği yöne doğru yönlendirilmişlerdir.

idd 466 IngiltereABD İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Sam Amca ve John Bull’un dünya hakimiyetini gösteren propaganda çizimleri, I. Dünya Savaşı’nda sıklıkla kullanılmıştır. İngiliz derin devleti, ABD’yi kendi hakimiyetine almış, dilediği gibi yönetmiştir.

Bu dönemde ortaya atılan, Mavi Kitap’ın yazarlarından biri olan  Bryce’ın yazdığı rapor, Amerikalıları Türk karşıtı hale getirmek için özel olarak kurgulanmıştır. Bryce Raporu denilen bu çalışmada Bryce’ın Türklere karşı sarf ettiği çirkin sözler şu şekildedir:

Türk Hükümeti son bin beş yüz yıldır insanlığa bu derecede etkisi bulunanların en kötüsüdür. Geçen yüzyılda seçkin bir Avrupalı tarihçinin söylediği gibi “(Türkler), ele geçirdikleri yerleri harap eden bir soyguncular çetesinden başka bir şey değildir”. Hiçbir zaman medenileşememişler, uygar bir idarenin icra etmesi gereken prensiplerden hiçbirini uygulayamamışlardır. Yıllar ilerledikçe iyiye gitmeleri beklenirken, onlar daha da kötü olmuşlardır. Türkistan steplerinden Batı Asya’ya gelirken barbardılar, yüz otuz yıl önce Edmund Burke de (İngiliz siyasetçi ve yazar) onları böyle tanımlamıştı ve devletleri, bugün de acımasız ve barbar karakterini muhafaza ediyor.269

idd 470 2DunyaSavasi İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
İngiliz derin devleti, propaganda silahını II. Dünya Savaşı sırasında da kullanmış, provokatif yalan haberler, ABD’nin savaşa girmesini sağlamıştır. Bunun sonucunda İngiltere, savaşın galibi olmuştur.

Bryce, daha sonra The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire (Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere Yapılan Muamele) isimli bir kitap yazmış ve karalama kampanyasına buradan devam etmiştir. Tarihçi McCarthy, bu kitabın gerçek yazarının Toynbee olduğunu belirtmiştir. Yine McCarthy’nin analizlerine göre, söz konusu Ermeni raporunda görülen tüm teknikler, daha önce Belçika’daki Alman vahşetini anlatan ve sonradan yalanlanan raporda kullanılanların aynısıdır. Bu rapor da tıpkı Alman raporunda olduğu gibi güvenilir olmayan kaynaklardan toplanmış anonim bilgilere göre hazırlanmıştır ve raporda adı geçen kişilerin gerçekten bunları yazdıkları ya da söylediklerine dair hiçbir kayıt ve kanıt yoktur.270

Bryce’ın Alman raporunda geçen vahşet ifadelerinin hiçbirinin gerçek olmadığı zaman içinde anlaşılmıştır. Söz konusu Alman Raporu için yazar H. C. Peterson söyle söyler:

(Bryce Raporu) yargısız infazın en uç örneğidir. Esasen raporun kendisi savaşta gerçekleştirilmiş en kötü vahşettir.271

İşte aynı yöntem, Türklere karşı da kullanılmış; aynı karalama kampanyası aynı şahıslar tarafından aynı yöntemlerle Türklere de uygulanmıştır. Almanya’ya bu haksızlık yüzünden İngiltere tarafından özür yöneltilmiş, fakat Türkiye, hala aynı karalama kampanyasıyla muhatap olmak zorunda bırakılmıştır.

İngiliz derin devleti, Amerikan gazetelerine de Bryce Raporu’nun önemli kısımlarını yayınlamaları için dağıtmıştır. McCarthy, bu konuyu şu şekilde aktarır:

Gilbert Parker’in belirttiğine göre The New York Times, Philedelphia Public Ledger ve Chicago Herald gibi gazeteler bu Ermeni dehşet öykülerine fazlasıyla yer ayırıyorlardı.272Current History adlı New York Times’ın çıkardığı aylık dergi, Bryce Raporu’nun uzun giriş bölümünü doğrudan veren ve raporun sözde Türk vahşetiyle ilgili en korkunç kısımlarını özetleyen Türk karşıtı makaleleri orta sayfa serileri olarak veriyordu. New York Times gazetesi, üç sayfasını Bryce Raporu’nu aktarmak için kullanmıştı. New Republic, Bryce’ı, kaynaklarının seçimi ve kanıtları için övmüştü, ancak bu kaynakların çoğunun anonim olduğundan hiç bahsetmemişti. Aksine, raporun özeti verilmiş ve Türkler kınanmıştı. Diğer gazete ve dergiler de aynı şeyi yapmış raporun özetini ya da rapordan alıntıları yayınlamıştı.273

Görülebildiği gibi İngiliz derin devletinin yayınlarında, hiçbir kaynak gösterilmemiş, Türkler haksız yere hedef alınmış ve bu sahte yayınlar, Amerikalılara körü körüne servis edilmiştir. Şu bilinmelidir ki, İngiliz derin devletinin propagandalarının asıl hedeflediği kitle, I. Dünya Savaşı’ndan ve Ortadoğu gerçeğinden habersiz olan kitledir. O dönemde Amerikan ve İngiliz halkının okuduğu haberlerin hemen hepsi, sözde misyonerlerin ve İngiliz derin devlet propagandacılarının yazdıklarından ibarettir. İngiliz ve Amerikan halkları, o tarihlerde bu yazılara zorla inandırılmışlardır. Bu sahte propagandanın halen devam ettirilmesi, o dönemde Türklere yapılan haksızlığı tüm detaylarıyla açığa çıkaran Amerikalı tarihçi McCarthy tarafından şaşkınlık dolu sözlerle ifade edilmiştir:

Daha şaşırtıcı bir gerçek ise, Türklere karşı yapılan bu propagandaya ve niteliklerine, dönemi inceleyen günümüzün akademik kitaplarında hiç değinilmemesidir. I. Dünya Savaşı’ndaki İngiliz propagandasını irdeleyen her ciddi akademik çalışma, o yıllarda Almanlara karşı yapılan propagandanın, zafer uğruna, gerçeğe yönelik çok dikkatli hazırlanmış bir saldırı olduğunu belirtir ve itiraf eder. Ancak aynı akademik çalışmalar, aynı zamanda Almanlara karşı bir saldırıyı ihtiva etmediği sürece, Türklere yönelik İngiliz propagandasını asla dikkate almazlar. İngiliz propagandasını hazırlayanlar Almanlara ne yaptılarsa Türklere de aynısını uygulamışlardır, ancak bugün bu kimsenin dikkatini çekmemektedir. Almanlara karşı yapılan propaganda sonradan kınanmıştır, ancak Türklere atılan çamur bugün hala sürmektedir. Bryce’ın ünlü Ermeni Raporu söylenilenlerin gerçek olduğu iddiasıyla tekrar tekrar basılmaktadır. Aynı kişinin Alman Raporu, kütüphanelerin tozlu raflarına kaldırılmışken, Ermeni Raporu tam anlamıyla “güvenilirliği kabul edilmiş bir kaynak” olarak kamuoyunda yerini almıştır. I. Dünya Savaşı üzerine yapılan kaynakçalarda ya da soykırımın konu alındığı yayınlarda, ne için yazıldığına bakılmaksızın, bu raporlara 483 defa atıfta bulunulur. Eleştirel tarihçiliğin genel kuralları ki bu kurallar kaynakların doğrulanmasını ister, asla uygulanmamıştır. Aslında Osmanlı Ermenileri için yazılan Bryce Raporu, Almanlar için yazılan Bryce Raporu’nun bulunduğu çöp kutusuna atılmalıdır. Bu rapor, Orta Doğu’nun tarihi için değil propagandanın tarihi için güvenilir bir kaynaktır.274

Bir Propaganda Muharebesi: II. Dünya Savaşı

idd 467 SirGilbertParker İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ idd 470 Goebbles İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
Sir Gilbert Parker Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels

Tıpkı I. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi II. Dünya Savaşı’nda da İngiliz derin devletinin propaganda gücü etkili olmuş ve savaş, asıl olarak bu sebeple kazanılmıştır. İngiliz derin medyası, başta BBC içindeki uzantıları ile, savaş sırasında ve sonrasında sürekli görev başında olmuştur. İşin ilginç yanı, söz konusu kurum hala, İngiliz derin devletinin adeta bir propaganda kolu olarak görevine devam etmektedir.

Savaş sırasında propaganda bakanlığı kuran ve yalanlarla dolu propaganda yöntemlerini iyi kullanmış olan Alman Nazi Partisi bile İngiliz derin devletinin o dönemde yürüttüğü propagandanın yanına dahi yaklaşamamıştır. Hitler’in propaganda bakanı Joseph Goebbels, Yalan Makinası başlıklı makalede, dönemin derin devlet elemanlarından Başbakan Churchill için şu ifadeleri kullanmıştır:

Churchill söylediği yalanları sık sık tekrarlıyor, sonunda kendisi de bunlara inanıyor. Churchill, I. Dünya Savaşı’nda da İngiliz propagandasında etkili rol oynuyordu. O zaman söylediklerinin gerçek dışı olduğu sonradan anlaşıldı. İngilizlerin taktiği şuydu: Yalan söyleyeceksen büyük söyleyeceksin, sonunda ortaya çıkan gerçekler sizi gülünç duruma düşürecek olsa bile…275

Savaş dönemleri elbette halkın moralinin yüksek tutulması gereken dönemlerdir. Ancak I. ve II. Dünya Savaşları’nda İngiliz derin devletinin etkili propaganda politikası ve basını kullanış şekli, İngiliz derin devletinin istediğinde basın yayın gücünü dilediği şekilde yönlendireceğine ve yalanları gerçek gibi gösterebileceğine önemli bir delildir. Nitekim, savaş sonrası yıllarda İngiliz derin devletinin özellikle basın üzerindeki yönlendirmeleri olduğu gibi devam etmiş, belli ülkelere yönelik kötüleme politikası etkin bir şekilde kullanılmış ve bağımsız ülkelerde iç savaşlar, isyanlar ve darbeler bu yollarla başlatılmıştır.

İngiliz derin devleti, büyük ölçüde bu politikanın etkisiyle başka ülkelerde hakimiyet kurmuş ve devlet yönetimleri bu gücün etkisiyle derin devlet kurumlarına gebe kalmıştır. II. Dünya Savaşı sırasında, İngiltere’nin savaşı kaybetmek üzereyken aniden savaşı kazanır duruma gelmesinin vesilelerinden biri olan propaganda silahı, geçmişten bugüne İngiliz derin devletinin en önemli ve en vurucu silahlarından biri olmuştur.

idd 473 DunyaSavasi Ingiltere İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
İngiliz derin devleti, propaganda silahını II. Dünya Savaşı sırasında da kullanmış, provokatif yalan haberler, ABD’nin savaşa girmesini sağlamıştır. Bunun sonucunda İngiltere, savaşın galibi olmuştur.

Hala Devam Eden Kirli Propaganda

I. ve II. Dünya Savaşları sırasında gerçekleşen İngiliz derin devletinin karşı propagandaları, farklı yöntemlerle olsa da bugün hala devam etmektedir. Wellington House’un yürüttüğü propaganda çalışmasının etkileri yalnızca bu dönemle sınırlı kalmamış, günümüze kadar süregelmiştir. Wellington House’un I. Dünya Savaşı boyunca yaptığı propaganda yayınları düzenli ve sistemli olarak tekrar tekrar basılmış, birçok eserde ve araştırmada bunlardan alıntılar yapılmıştır. Bu kitapların çoğu bütün olarak internet sitelerine kopyalanmış ve dünya çapında yayılmıştır.

Bugün hala, Wellington House’un kitapları Avrupa ve Amerika’daki okul ve üniversitelerde, öğrencilere kaynak tarih kitapları olarak önerilmektedir. Türkiye ve Ermeniler konusu, Wellington House’un özellikle önem verdiği konulardan biri olarak kurumun belli başlı yayınları arasında yer almaktadır. Toynbee’nin kitapları ve hayali bir kişilik olarak öne sürülen Ghusei’in kitabı da dahil olmak üzere bu yayınlar, tarihçiler ve bir kısım Ermeni bilim adamı için temel tarihi dayanak teşkil etmektedir. Mavi Kitap gibi, I. Dünya Savaşı’nın gerçek dışı propaganda malzemelerinin yeni baskıları yapılarak, bütün bu yalanlar sanki tarihi gerçeklermiş gibi çeşitli ülkelerde yayınlanmaktadır. İngiliz derin devletinin sinsi propagandası, sanki hiçbir şey olmamış, yapılan bu sahtekarlık anlaşılmamış gibi sürekli gündemde tutulmaya çalışılmaktadır. Amaç, en azından, bu kara propagandaların farkında olmayanları aldatabilmektir.

Dünya kamuoyunun büyük bir kesiminin beyinleri de bu düzmece hikayelerle yıkanmaya devam etmektedir. İnsanların bu kaynaklardan öğrendikleri ise gerçekler değil, İngiliz derin devletine bağlı propaganda ofisinin kendilerinden inanmalarını istediklerinden ibarettir.

idd 475 Barbarlik İNGİLİZ DERİN MAFYA ÖRGÜTLENMESİNİN GELİŞİMİ
İngiliz derin devleti, daima sözde barbarlığı yok etme adına ortaya çıkmış; fakat elini attığı her yere daha korkunç bir vahşet getirmiştir.

Söz konusu dönemde, İngiliz derin devletinin iftiralarının kapsamı ve boyutları o derece büyüktür ki, bizzat İngilizlerin içinden bile bunca aldatmacaya isyan eden kimseler çıkmıştır:

İngiliz Dışişleri Bakanı Chamberlain, 1925 yılının Aralık ayında Avam Kamarası’nda yaptığı bir konuşmada bütün bunların bir “propaganda yalanı” olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Savaştan dört yıl sonra Belçikalılar bu yayınlarda yer alan iddiaların tamamının gerçek dışı olduğunu açıkladılar. İngiliz Milletvekili Arthur Ponsonby, 1928 yılında bir kitabında I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Propaganda servisleri tarafından üretilen gerçek dışı haberleri ayrıntılı açıkladı… 1938 yılında İngiliz yazar ve diplomat Harold Nicolson, Parlamento’da yaptığı bir konuşmada, “I. Dünya Savaşı’nda lanet edilecek derecede yalan söyledik” dedi.276

Mavi Kitap’taki bilgilerin çoğu, I. Dünya Savaşı yıllarında sadece 26 ay İstanbul’da Amerika’nın İstanbul Büyükelçiliği’ni yapmış olan Henry Morgentau’dan kaynaklanıyordu. Morgenthau kitabında Osmanlı’nın Ermenilere karşı büyük zulümler yaptığı yalanını ortaya atmıştı. Associated Press yıllar sonra Morgentau’nun kitabındaki bu iddialar için gerçek dışı açıklamasını kullanmıştır. Amerikalı profesör Heath W. Lowry ise bu kitap için “ham, yarı gerçekler ve düpedüz yalanlarla dolu” ifadelerini sarf etmiştir.277

 

Dipnotlar:

236. Onur Öymen, Bir Propaganda Silahı Olarak Basın, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2014, s. 272

237. Süleyman Kocabaş, Hindistan Yolu ve Petrol Uğruna Yapılanlar: Türkiye ve İngiltere, İstanbul: Vatan Yayınları, 1985, s. 231

238. Ahmet İhsan, Matbuat Hatıralarım, İstanbul: A. İhsan Matbaası, 1931, s. 57

239. Kurtuluş Öztürk, “Cambrige’de Bir Türk Eğitimci (Halil Halid Bey: 1869-1931)”, s. 131, http://docplayer.biz.tr/ 463513-Cambridge-de-bir-turk-egitimci-halil-halid-bey-1869-1931.html

240. Ellis Ashmead Bartlett, Teselya Marekesinde, İkdam Matbaası, Dersaadet (İstanbul): 1315, s.12-13

241. Ragıp Üner, “Tarihte Türk-İngiliz İlişkileri”, Hayat Tarih Mecmuası, c. 2, sayı 9, 1975, s. 26

242. Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, 4. Baskı, İstanbul: Tekin Yayınları, 1996, s. 42

243. Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, İstanbul: Çağdaş Yayınları, 1982, s. 62

244. Erol Ulubelen, a.g.e., s. 77

245. John M. Vander Lippe, “The Other Treaty of Lausanne: The American Public and Official Debate on Turkish-American Relations”, The Turkish Yearbook of International Relations, c.23, 1993

246. Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, 4. Baskı, İstanbul: Tekin Yayınları, 1996, s. 285

247. “Onur Öymen’in Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi’nde Yaptığı Konuşma” – 19 Nisan 2014; http://www.onuroymen.com/arsiv/3113

248. Enver Ziya Karal, Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri 1876-1907, VIII. Cilt, Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 122-126

249. Frederick Burnaby, Küçük Asya Seyahatnamesi, çev. Meral Gaspıralı, İstanbul: Sabah Kitapları, 1998, s. 74

250. Pierre Loti, Can Çekişen Türkiye, çev. R.C.H., İstanbul: Matbaai Hayriye ve Şürekâsi, 1329 (1913), s. 60-61

251. Onur Öymen, Bir Propaganda Silahı Olarak Basın, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2014, s. 122

252. Onur Öymen, a.g.e., s. 122

253. Onur Öymen, a.g.e., s. 118

254. Onur Öymen, a.g.e., s. 341

255. Onur Öymen, a.g.e., s. 126

256. Onur Öymen, a.g.e., s. 128

257. Onur Öymen, a.g.e., s. 337

258. Onur Öymen, Bursa Konferansı Konuşma Metni, 25.01.2015, http://www.onuroymen.com/arsiv/3039

259. Onur Öymen, Bir Propaganda Silahı Olarak Basın, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2014, s. 128

260. Öymen, a.g.e., s. 129

261. Öymen, a.g.e., s. 80

262. Öymen, a.g.e., s. 132

263. “1914 Osmanlı İmparatorluğu Nüfus Sayımı”, Wikipedia, https://tr.wikipedia.org/wiki/1914_Osmanl%C4%B1_%C4%B0mparatorlu%C4%9Fu_n%C3%BCfus_say%C4%B1m%C4%B1

264. Onur Öymen, Bir Propaganda Silahı Olarak Basın, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2014, s. 271-272

265. Taner Akçam, “Anatomy of Genocide Denial: Academics, Politicians, and the “Re-Making of History”, http://chgs.umn.edu/histories/occasional/Akcam_Anatomy_of_Denial.pdf

266. Michel Paillares, Le Kémaliste devant les alliés, s. 75; Yves Bénard, Ermeni Soykırımı: Ya Bize Yalan Söylenmişse? Türk-Ermeni Trajedisi Konusunda Düşünceler, Smashwords, 2015

267. Onur Öymen, Bir Propaganda Silahı Olarak Basın, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2014, s. 158

268. Peter Buitenhuis, The Great War of Words: British, American, and Canadian Propaganda and Fiction, 1914-1933, Vancouver: Univ of British Columbia Press, 1987, s. 15

269. James Bryce, The Future of Armenia, Contemporary Reviev, December 1918

270. Justin McCarthy, “I. Dünya Savaşı’nda İngiliz Propagandası ve Bryce Raporu”, Turkishnews, 2009, http://www. turkishnews.com/tr/content/2009/07/30/i-dunya-savasinda-ingiliz-propagandasi-ve-bryce-raporu/

271. H. C. Peterson, Propaganda for War: The Campaign Against American Neutrality, 1914-1917, Oklahoma: University of Oklahoma Press, 1939, s. 58

272. H. C. Peterson. a.g.e., s.243

273. Justin McCarthy,. “I. Dünya Savaşı’nda İngiliz Propagandası ve Bryce Raporu”, Turkishnews, 2009, http://www. turkishnews.com/tr/content/2009/07/30/i-dunya-savasinda-ingiliz-propagandasi-ve-bryce-raporu/

274. Justin McCarthy, a.g.m.

275. Onur Öymen, Bir Propaganda Silahı Olarak Basın, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2014, s. 210-211

276. Onur Öymen, a.g.e., s. 268, 269

277. Onur Öymen, a.g.e., s. 277

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.