19. yüzyılın ortalarında İngiltere’nin Başbakanlığını yapan Lord Palmerston |
İngiltere’nin menfaatleri İngiliz derin devleti için belki de en önemli kavramdır. İnsanların kendi ülkelerinin menfaatlerini düşünmesi pek çok kişiye normal gelebilir. Fakat burada İngiliz derin devletinin devletlerin çoğunluğu üzerinde bir güç olduğunu unutmamak gerekmektedir. İngiltere’nin menfaatleri söz konusu olduğunda, hemen her şeyi göze alabilen ve yaptıklarından sorgulanmayan mafyavari bir güçten bahsedilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, çoğu zaman “İngiltere’nin menfaatleri” çok pahalıya mal olabilmektedir. Bunun için kimi zaman barıştan taviz verilmekte, ülkeler bölünmekte, terör örgütleri oluşturulmakta, kimi zamansa savaşlar başlatılmaktadır.
Bazı İngiliz liderler, bu ürkütücü menfaat anlayışını açıkça dile getirmekten çekinmemişlerdir.
19. yüzyılın ortalarında İngiltere’nin başbakanlığını yapan Lord Palmerston 1856 yılında yaptığı bir konuşmada şöyle demiştir:
Bana politika nedir diye sorduklarında cevabım şu oluyor: “Ortaya çıkan her durumda kendi ülkemizin çıkarlarını rehber yapmak.” 7
Şu sözler de Palmerston’a aittir:
İngiltere’nin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez menfaatleri vardır. 8
Dönemin Dışişleri Bakanı Edward Grey de bu görüşü desteklemek için şunları söylemiştir:
İngiliz dışişleri bakanları uzun vadeli karmaşık hesaplar yapmaksızın kendi ülkelerinin o andaki menfaatlerini kendilerine rehber alırlar. 9
İngiltere Kraliçesi’ni insanüstü gösterme çabaları, İngiliz derin devletinin geçmişten beri süregelen bir propaganda yoludur. |
Amerikan başkanlarından Truman’ın özel temsilcisi Büyükelçi Davies dönemin İngiltere Başbakanı Churchill hakkında şu açıklamada bulunmuştur:
O büyük bir İngiliz’dir; barışı korumaktan çok İngiltere’nin Avrupa’daki menfaatlerini korumayı düşünür. 10
Barışı korumaktan çok İngiltere’nin menfaatlerini düşünen zihniyet tarih boyunca İngiliz liderleri üzerinde hakim olmuştur. Bunun en önemli sebebi, söz konusu liderlerin hiçbir zaman İngiliz derin devletinin himayesinden çıkamamalarıdır. İngiliz derin devleti için de en önemli şey, evrim fantezisiyle geliştirilmiş sözde İngiliz üstünlüğünü tüm dünyaya kabul ettirebilmektir.
İngiliz derin devleti, batıdan doğuya tüm ticaret yollarını ele geçirme ve farklı bölgelerdeki toprakları sömürge haline getirme planını, sistematik olarak uygulamıştır. Bugün aynı sömürü sistemi, farklı isimler altında devam etmektedir. |
Bu zihniyet nedeniyledir ki, İngiltere dünya çapında işgal politikalarını en belirgin şekilde gerçekleştiren ülke olmuştur. Öyle ki, İngiltere’nin dünyada işgal etmediği sadece 22 ülke vardır. İşgal ettiği topraklar, dünyanın %90’ına karşılık gelmektedir 11Şu an hali hazırda, 14’ü deniz aşırı olmak üzere 22 ülke Birleşik Krallığa bağlıdır. İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, sayılan bu 22 ülkenin dışında, 16 ülkenin daha kraliçesi konumundadır. Bu ülkeler Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Jamaika, Barbados, Bahama Adaları, Grenada, Papua Yeni Gine, Solomon Adaları, Tuvalu, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Belize, Antigua ve Barbuda, Saint Kitts ve Nevis, Fiji’dir. Kraliçe II. Elizabeth, bağımsızlıklarını kazanmasına rağmen halen bu ülkelerin kraliçesi sayılmaktadır.
İngiliz Milletler Topluluğu’nun Başkanı olarak kabul edilen Kraliçe, bu ülkelere temsilci olarak genel vali atamaktadır. İngiltere Kraliçesi, emekli olmuş eski politikacılar veya diğer seçkin isimler arasından belirli kişileri, o ülkenin başbakanının tavsiyesiyle vali olarak belirler. Avam Kamarası ve Senato’nun çıkardığı kararnamelere, kraliyet onayını sağlayan genel vali, devlet belgelerini imzalamak, parlamento toplantılarını resmen açıp kapatmak ve seçimler öncesi parlamentoyu feshetmek gibi görevlere sahiptir. 12 Yani İngiltere, bu ülkelerde halen ciddi şekilde –hatta çoğu zaman tek– söz sahibidir.
1A. MAN ADASI 2. CEBELİTARIK |
4. BERMUDA |
10. PITCAIRN ADALARI |
Haritada belirtilen bölgeler, halen İngiltere’nin egemenliği altındaki toprakları temsil etmektedir. Bunun dışındaki bazı bölgeler, iç işlerinde bağımsız olmakla birlikte dış işleri ve savunmada İngiltere’ye bağımlı durumdadırlar. Bunların tümü, İngiltere Kraliçesi’ni devlet başkanı olarak kabul etmektedir. |
Buna en önemli örneklerden biri, 1975 yılında Avustralya meclisinde yaşanan olaydır. Dönemin Avustralya Başbakanı Gough Whitlam, İngiliz derin devletine açıkça tavır almış, ülkesine yönelik oynanan kirli oyunları deşifre etmiş ve Avustralya’yı bağımsız bir ülke haline getirmek için atılımlarda bulunmuştur. 1972 yılında başa gelen Whitlam, 1975 yılında İngiliz MI6 istihbarat kurumunun kendi hükümeti aleyhine faaliyet yaptığını açıklamış ve şunları söylemiştir: “İngilizler, doğrudan dışişleri ofisime gelen gizli mesajların şifrelerini çözüyorlar.”
Whitlam’ın bu cesur çıkışı İngiliz derin devleti tarafından hemen karşılık bulmuş, derin devletin güdümü altındaki İngiltere Kraliçesi, 1975 yılında Avustralya Başbakanını doğrudan görevden alıp, Avustralya Parlamentosu’nu dağıtmıştır. Guardian Gazetesi’nin yorumuna göre, “Avustralya siyaseti bu tarihten sonra hiçbir zaman düzelememiştir ve Avustralya halkı asla bağımsız olamamıştır”. 13 Ülke, halen İngiliz himayesindedir. Yalnızca bu örnek bile, İngiliz derin devletinin ülkeler üzerindeki hegemonyasının ne kadar güçlü olabileceğini açıkça göstermektedir.
1975 yılındaki Avustralya Başbakanı Gough Whitlam |
İngiltere, derin devletin etkisiyle, genel olarak işgal ettiği topraklarda tarih boyunca mevcut farklı etnik ve dini gruplar arasındaki farklılıkları ön plana çıkarmıştır. Derin devlet onlara, birbirlerinin hasmı oldukları mesajını vermiştir. Üstün ırk kavramı daima bu politikada devrede olmuştur. İngiliz derin devleti, yabancı topraklarda yüzlerce yıldır birlikte yaşayan farklı etnik gruplardan bir tanesine “senin ırkın daha üstün” mesajı verir. Sonra da onları kavga ettirir. Bu şekilde kendi idaresinin daha kolay gerçekleşeceğini düşünür. Çünkü birbirleri ile çatışan toplumlar “ortak bir güç” oluşturamayacaklardır. Tarih boyunca bu siyasetin birçok örneği görülmüştür.
Örneğin, Ruanda’daki korkunç soykırım, ne kendi kendine gelişen bölgesel bir olaydır ne de İngiliz derin devletinden bağımsızdır.
İngiliz derin devletinin siyaseti, ağırlıklı olarak ikilik oluşturma, mevcut ikilikleri körükleme veya suni ikilikler icat etme siyaseti olarak tanımlanabilir. Derin devletin diğer milletlere yönelik politikasıysa; “keskin çatışmaların devamı, çatışma yoksa icadı ve çatışma zayıfsa körüklenmesi” üzerine kuruludur. Bu politikaya aykırı hareket edenler ise gerektiğinde her türlü usül kullanılarak bertaraf edilmektedir. Çünkü, başta da belirttiğimiz gibi bu planı yapanlar için en önemli şey “İngiliz menfaatleri”dir.
1. İngiltere Parlamento binası ve Westminster Köprüsü |
2. İngiltere Parlamentosu’nda Lordlar Kamarası. |
Kraliçe, İngiliz Milletler Topluluğu’nun başkanı olarak kabul edilmekte ve bu ülkelere vali atamaktadır. Yani İngiltere, bu ülkelerde halen ciddi şekilde, hatta çoğu zaman tek söz sahibidir. |
Dipnotlar:
7. Onur Öymen, Silahsız Savaş: Bir Mücadele Sanatı Olarak Diplomasi, 8. Baskı, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2015, s. 68
8. Öymen, a.g.e., s. 68
9. Öymen, a.g.e., s. 68
10. Öymen, a.g.e., s. 91
11. Jasper Copping, “British have invaded nine out of ten countries – so look out Luxembourg”, The Telegraph, 4 Kasım 2012 – http://www.telegraph.co.uk/history/9653497/ British-have-invaded-nine-out-of-ten-countries-so-look-out-Luxembourg.html
12. “60 Ülke İngiltere’den Bağımsızlığını Kazandı”, Türkiye Gazetesi, 19 Eylül 2014, http://www.turkiyegazetesi.com.tr/ dunya/186318.aspx
13. John Pilger, The British-American coup that ended Australian independence, The Guardian, https://www.theguardian.com/commentisfree/2014/oct/23/gough-whitlam-1975-coup-ended-australian-independence