İSTANBUL’UN KURTULUŞU

Kuva-yi Milliye orduları 9 Eylül 1922’de İzmir’i düşman işgalinden kurtardıktan sonra kuzeye Çanakkale Boğazı’na doğru yöneldiler. 15-23 Eylül tarihlerinde, Türk ve İngiliz orduları karşı karşıya iken, İngiliz Parlamentosu içinde tartışmalar devam ediyordu. Kimisi barışı istiyor, kimisi “savaşa devam” diyordu. En sonunda 23 Eylül günü, Doğu Trakya ve İstanbul’un Türklere verilmesine karar verildi ve hemen ardından 11 Ekim 1922 tarihinde de Osmanlı Devleti’nin hukuken sonunu getiren ve Kurtuluş Savaşı’nın sona erdiğini belgeleyen Mudanya Mütarekesi imzalandı. İngiliz derin devletinin 100 yıllık Anadolu planı, Atatürk önderliğindeki Anadolu bağımsızlık hareketi ile yıkılmış oldu. İngiliz derin devleti, bu başarısızlıktan Başbakan Lloyd George’u sorumlu ilan ederek istifa ettirdi. George’un, bir daha İngiliz siyasetinde adı hiçbir zaman geçmeyecekti.

İngiliz orduları belki İstanbul’dan ayrıldılar ama Musul’dan, Irak’tan, Arabistan’dan ve Kuveyt’ten çekilmediler. İngiliz derin devleti, İsrail ve Filistin sorununu oluşturmaktan vazgeçmedi. Elini Süveyş ve Mısır’dan, Suriye’den ve Ürdün’den hiç çekmedi. Kürtleri kışkırtma çabasından hiç vazgeçmedi. İngiliz derin devletinin Osmanlı’yı yıkarak Ortadoğu’da kurduğu sistem bugüne kadar Müslümanlara hep savaş ve ölüm getirdi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde 20. yüzyılda 100’den fazla ihtilal, 30 iç savaş yaşandı. 15 milyondan fazla Müslüman can verdi. Suikastlar, ayaklanmalar, toplu katliamlar, kimyasal silahlar, Müslümanın Müslümanı şehit ettiği kanlı savaşlar hiç eksik olmadı. 21. yüzyılın başları, yani içinde bulunduğumuz dönem ise çok daha kanlıydı.

idd en 541 istanbulun Kurtulusu İSTANBULUN KURTULUŞU
(1) İstanbul’un kurtuluşu sonrasında Galata Köprüsü üzerinde Türk Ordusu’nun resmi geçidi

(2) 6 Ekim 1923, Şükrü Naili Paşa’nın komutasındaki kahraman Türk ordusu, Gatala Köprüsü’nden geçerken, İstanbulluları selamlıyor.

Sadece Ortadoğu değil Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Afganistan’da da benzer şeyler yaşandı. Derin devlet elemanları kuzey adalarındaki köşklerinde, dukalıklarında keyif sürerken, uçsuz bucaksız topraklar Müslüman kanıyla sulandı. Ne gariptir ki, İngiliz derin devleti, bu savaşları kendi askerleri ile kazanmadı. Müslüman kanı yine Müslümanlar tarafından döküldü.

İngiliz derin devletinin Ortadoğu’ya getirdiği kargaşa ruhuna devam edecek olursak; kendi devletini kurmak hayaliyle kandırılan Kürtler, Irak ve Suriye’deki hükümetler tarafından yoğun baskı ve zulme uğradılar. Şii komşular, Sünni komşular aleyhine; Sünni komşular da Şii komşular aleyhinde kışkırtıldı. Dindarlar, milliyetçiler, liberaller ve solcular hep birbirlerine karşı tahrik edildi. Kuveyt işgal edilirken İngiliz derin devleti ajanları Saddam’a, Kuveyt’in kendisine ait olduğu ve bu yüzden kendi malına el koyması gerektiği telkinini veriyorlardı. Hafız Esad Hama’da katliam yaparken, yanındaki sözde danışmanları “sen onları öldürmezsen onlar seni öldürecek” diyorlardı. Arap orduları İsrail’e toplu olarak saldırmadan evvel İngiliz diplomatlarından yeşil ışık almışlardı. İngiliz derin devleti, söz konusu Arap ordularının İsrail güçleri karşısında yenilgiye uğrayacaklarını elbette ki biliyordu. Mısır’ın, sözde kendi ülke menfaatleri adına Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi sadece İngilizlere yaramıştı.

%name İSTANBULUN KURTULUŞU
idd 573 SuriyeliCocuklar İSTANBULUN KURTULUŞU
Çocuklar savaşı, kavgayı, yıkımı, zulmü hak etmezler. Ancak İngiliz derin devletinin dünya üzerinde oluşturduğu kabus, bu zulüm sisteminin içinde yaşayan çocukların yüzlerinden okunmaktadır.

Burada şunu belirtmek gerekir: Ortadoğu politikasında suçun tümünü İngiliz derin devletine yüklemek o kadar gerçekçi olmayacaktır. İngiliz derin devletinin oyunları kuşkusuz sinsi ve acımasızdır. Fakat derin devletin bütün bu oyunlarına gelmek, asıl olarak Müslüman camiasının en büyük gafletlerinden ve hezimetlerinden biridir. Kuran’a dayanıp Allah’a güvenmeyi unutmuş, hurafeleri din gibi görmeye alışmış, İngiliz derin devletinin türettiği “üstün ırk” safsatasına inanarak kendisini aciz ve aşağı görmeye alışmış bir kısım İslam toplulukları, bu hezimet ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu insanlar, kimi zaman sözde “üstün ırk”ın yancılığını yapmakta sakınca görmemiş ve derin devletin propagandasına daima açık hale gelmişlerdir. İşte bu yüzden bu gafletin ceremesini fazlasıyla çekmişlerdir, hala da çekmektedirler. İslam camiası, Kuran’dan uzaklaştıkça, Müslümanlar Müslümanlardan uzaklaştıkça, derin devletin tezgahladığı bu oyunların piyonu olmaya devam edeceklerdir. Bu büyük tehlikenin mutlaka görülmesi ve İslam camiasının İslam’da –yalnızca Kuran’a dayalı İslam’da– bir araya gelmeleri şarttır. İslam camiasının bir araya gelerek, tüm dünyaya kaliteyi, sevgiyi, barışı, adaleti getirecek bir öncü olması elzemdir.

İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)

idd en 544 Eskiistanbul Tablo İSTANBULUN KURTULUŞU

İngiliz Derin Devletinin İslam’ı Müslümanların Elinden Alma Çabası

200 yıl evvel “Kuran-ı Kerim yok edilmedikçe, Avrupa’ya barış gelmeyecek. Kuran’ı Müslümanların elinden almalıyız”315 diyen İngiltere eski Başbakanı William Ewart Gladstone’un takipçileri, bugün tüm güçleriyle Kuran’ı Müslüman dünyasından uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar. Bunda da belli oranda başarılı olmuşlardır. Kuran’ı Kerim, Müslümanların elinden geniş çapta alınmış, yerine hurafelerle dolu bağnaz bir felsefe konmuştur. İngiliz derin devletinin günümüz siyasetinin, daima Müslümanların elinden gerçek İslam’ı, yani Kuran Müslümanlığını almak olduğu asla unutulmamalıdır. İngiliz derin güçleri, Kuran Müslümanlığının olağanüstü kaliteli, barış ve sevgi kaynağı, tam demokratik bir model olduğunu, gayet iyi bilmektedirler. Böyle bir modelin, mutlaka dünya çapında galip geleceğinin ve kendilerinin inşa etmeye çalıştığı sahte sosyalist-komünist-anarşist-emperyalist sistemi yok edecek güçte olduğunun farkındadırlar. İşte bu farkındalık nedeniyledir ki, İngiliz derin devletinin asıl mücadelesi, gerçek İslam ile olmuştur.

İngiliz derin devleti, Osmanlı’yı yıkarken ve ardından parçalarken daima bu kirli yönteme başvurmuştur. Kuran Müslümanlığını tanımayan, kendisinde imani bir güç bulamayan ve hurafeler nedeniyle doğru dürüst düşünemeyen bir kısım Osmanlı paşaları ve öncüleri, bu yıkımı adeta kendi elleriyle hazırlamışlardır. Bugün Ortadoğu ülkelerini paramparça ederken İngiliz derin devletinin hala aynı yönteme başvurduğu unutulmamalıdır. En önemli yıkım yolunun “kardeşler arasında ayrılık çıkarmak” olduğunu gayet iyi bilen ve çok iyi tecrübe etmiş olan İngiliz derin devleti, bunu her fırsatta, tekrar tekrar uygulamaya geçirmektedir. Bu kirli plan deşifre olduğuna göre, Müslüman camiasının buradaki mesajı görmesi ve hatayı teşhis etmesi elzemdir.

Parçalanmaya ve savaşlara çare, daha fazla Müslüman düşman edinmek değildir. Tam tersine, Müslümanları bir araya getirebilecek yola başvurmak gerekmektedir. Bu yol ise, sadece ve sadece Kuran’a sarılarak bulunabilecektir. Dolayısıyla İslam aleminin yapması gereken şey, kendi düştüğü hatayı görüp, Yüce Kitabımız Kuran ile bu durumu acilen bertaraf etmektir.

(Onlar) Rablerine icabet edenler, namazı dosdoğru kılanlar, işleri kendi aralarında şura ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler ve haklarına tecavüz edildiği zaman, birlik olup karşı koyanlardır. (Şura Suresi, 38-39)

Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, Kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O’dur. Öyle ki onu bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 8-9)

 Dipnotlar:

315. Taha Niyazi Karaca, Büyük Oyun: İngiltere Başbakanı Gladstone’un Osmanlı’yı Yıkma Planı, İstanbul: Timaş Yayınları, 2015

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.