Bazı insanlar, dünyada kötülükleri yaygınlaştıran deccali bir üst aklın varlığına şüpheyle yaklaşırlar. Perde arkasındaki toplulukların örgütlü olarak dünyaya kötü olan her şeyi getirdikleri düşüncesini abartılı bulurlar. Genellikle böyle insanlar için dünya, yaşanıp sona eren geçici bir oyalanmadan ibarettir.
Oysa kötülerle iyilerin mücadelesi, bu dünyanın yaratılış amacıdır. Dünya, elbette geçici bir mekandır; fakat bu geçici süre içinde yapılanlar insanı Kuran’a göre iyi ya da kötü bir insan haline getirir. İşte dünyadaki hayatın var olma amacı, bu ayırımın ortaya çıkmasıdır. Rabbimiz şöyle buyurur:
O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)
Dolayısıyla kötüler, bu dünya için özel yaratılırlar. Henüz insan yaratılırken Allah’a karşı isyankar olmuş olan şeytan, işte bu kötülükler için özel olarak var edilmiş bir varlıktır:
Dedi ki: “Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım.”
“Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.” (Hicr Suresi, 39-40)
Şeytan kendisine askerler seçmekte, onları dilediği şekilde yönlendirmekte ve kötülükleri yaygınlaştırmaktadır. Dolayısıyla şeytanın başı çektiği üst akıl, insanlık tarihinin başından beri devrededir ve özellikle şu an bildiği tüm yöntemleri kullanmaktadır.
Çünkü Mehdiyet’in kokusunu almıştır. Yaşadığı panik bu yüzdendir. Savaşlar çıkararak, isyanı teşvik ederek, insanları vatansız, ailesiz, yurtsuz bırakarak bu mübarek zuhuru durdurabileceğini zannetmektedir. Allah’ın gücünü ve kudretini bilmediğinden, mutlaka gerçekleşecek olan bu büyük zuhuru, Hz. Mehdi (as)’ın çıkışını engellemek için kendince tedbirler almaya çalışmaktadır. İşte şeytan ve onun himayesindeki Deccal Komitesi bu denli ahmaktır.
Üst aklın varlığını reddetmek, “Deccal Komitesi yok” demek, Allah’ın dünyayı yaratış sebebini görememektir. Hz. Mehdi (as) mutlaka zuhur edeceğine göre, onun mücadele edeceği, Mehdi karşıtı bir sistem de mutlaka olmalıdır. Keza bunu reddetmek, şu an dünyada gerçekleşen korkunç yıkımı ve felaketleri görmüyor olmak demektir.
Yıkım ve zulüm artacaktır. İngiliz derin devleti, çok daha fazla hırçınlaşacak, Hz. Mehdi (as)’ın zuhur tarihi iyice yakınlaştıkça daha da çılgınlaşacaktır. Sanki bu kutlu zuhurun önüne geçebilirmiş gibi parçalamak, yıkmak ve yok etmek için elindeki her imkanı kullanacaktır. Fakat bütün bunlar kısa sürecektir. Söz konusu “üst akıl”, kendisinden çok daha üst ve mutlak bir Aklın, Yüce Allah’ın varlığı ile karşılaşacaktır. Allah’ın izniyle, Hz. Mehdi (as)’ın zuhuru ve Deccal Komitesi’nin manevi yıkımı görülmeye değer olacaktır. Yüce Allah, kötülüklerin barınmasına asla izin vermediğini tüm dünyaya gösterecektir.
Rabbimiz bir ayetine şöyle bildirir:
Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar. (Casiye Suresi, 21)
Dünya şu an son günlerinde Deccal Komitesi tarafından yönetilen felaketlerle uğraşırken, bütün dünya feryat eder, kötülük her koldan dünyayı sarıp sarmalarken, “üst akıl yoktur” deyip rahatına bakanlar, Hz. Mehdi (as) gelmeyecek deyip Deccal’ı da reddedenler, “ileride düşünürüz” diyerek kenara çekilenler kolaya kaçtıklarını zannetmesinler. Kötülüğün şiddeti ve etkisi güçlüdür; her an her yerde insanları bulabilir. Bu ihtimali bilerek, kötülüğe maruz kalmış zavallılar için çabalamaları gerektiğini anlamalıdırlar.
Elbette herhangi bir kişinin deccaliyetin getirdiği felaketlerle karşılaşması, istediğimiz bir şey değildir. Fakat dünya, tüm insanları saran bir kötülük girdabı içinde sürüklenmeye başlamıştır. Yaşadığımız şu dönem, “nemelazımcılık” yapılacak bir dönem değildir.
Şu bir gerçektir ki, Mehdi taraftarları, milyonlarla sayılsalar da, bir avuç da olsalar, mutlaka galip geleceklerdir. Dolayısıyla iyilerin tarafında olmak, Allah’ın değil, kişinin kendisinin ihtiyacı olan bir şeydir (Yüce Rabbimiz’i tenzih ederiz). İyilerden yana olmak, vicdanın sesini dinlemek ve bu dünyada da ahirette de vicdan rahatlığı içinde olmaktır. İyilerden yana olmak, dünyada zavallı bırakılmışlar için bir umut ışığı olmaktır. Dolayısıyla, vicdanının sesini duyabilen herkes, hem dünyada hem de ahirette güzelliklerin hakim olmasını istiyorsa, iyilerin ittifakına katılmalı ve üst akla karşı ilmi ve akli mücadeleyi iyilerle birlikte gerçekleştirmelidir. Muzaffer kılacak olan yalnızca Allah’tır.
…Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah’ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi, 249)