AVRUPA’NIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL

İngiliz derin devleti, İstanbul’un, Avrupa güç dengelerini altüst eden önemli bir merkez olduğunu görmekteydi. Bu nedenle İstanbul, Boğazlar ve Trakya’nın Osmanlı hükümetinin denetiminde kalmaması gerektiğine inanıyordu. İstanbul’a sahip olmayan bir Türk devletinin, artık Avrupa’yı ilgilendiren konularda söz sahibi olma hakkının ortadan kalkmış olacağını düşünüyordu.

İngiliz derin devleti, Osmanlı’yı yıkma planını hep farklı amaçların arkasına sakladı. I. Dünya Savaşı döneminde bu emperyalist projenin maskesi, azınlık haklarını korumak oldu. İngiliz kamuoyunda, Osmanlıların Hristiyan tebaasına karşı güya acımasız politikalar güttüğü, başta Ermeniler ve Rumlar olmak üzere Osmanlı topraklarındaki Süryanilerin, Hristiyan Arapların sözde tehlike altında olduğu propagandası yaygınlaştı. Bu propagandanın temelini ise Anadolu’nun gerçek sahiplerinin Hristiyanlar olduğu ve bu bölgenin Türkler tarafından zorla gasp edildiği iftirası üzerine kurdular. Örneğin, Parlamenter James Bryce, Lordlar Kamarası’ndaki konuşmasında, “Küçük Asya, Ermenistan, Suriye ve Arabistan’da 1000-1500 yıl önce uygarlıklar bulunduğunu” söylüyordu. “Daha sonra 600 yıl boyunca sözde Türk vahşetinin bu uygarlıkları yok ettiğini” iddia ediyordu. “Tekrar eski uygarlıklarını elde etmeleri için ise onların bölgedeki temsilcilerine bağımsızlık verilmesine İngiltere’nin yardımcı olması gerektiği” yalanını savunuyordu. İngiliz derin devleti, İstanbul’un işgaliyle bu sözde “adaletsiz” politikaların son bulacağı iddiasındaydı. İstanbul’un, Türklerin milli başkenti olmadığı ve şehrin çoğunluğunu gayri Müslimlerin oluşturduğunu iddia eden yazılar İngiliz gazetelerinde sıklıkla yer almaktaydı. Oysa 1919 yılındaki nüfus sayımına göre İstanbul’un %67’si Müslümanlardan oluşmaktaydı. Bu oran gerçekte daha da fazlaydı, fakat Müslüman nüfusun bir kısmı Balkan Savaşları ve 1. Dünya Savaşı’nda cephelere gidip şehit olmuştu.

1900’lerde İstanbul
idd 494 Istanbulunisgali AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
idd en 480 Istanbulun isgali AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
İşgal Kuvvetleri İstanbul’da
idd en 481 Istanbulun isgali 1 AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
İşgal Kuvvetleri Taksim’de
idd en 481 Istanbulun isgali 2 AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
İşgal yıllarında Karaköy Limanı’nda İngiliz Birlikleri

Dahası azınlık politikaları, İngiliz derin devletinin yaygınlaştırmaya çalıştığı kanının aksine son derece özgürlükçü ve sevecendi. Azınlık hakları Osmanlı içinde 600 yıl boyunca korunmuştu ve azınlıklar daima Osmanlı’nın bir parçası olarak yaşamış ve devlet kademelerinde dahi görev almışlardı. Genellikle sanat ve ticaretle uğraşan azınlıklar, daima İmparatorluğun ve İstanbul’un en güzel yerlerinde varlık içinde yaşamış ve destek görmüşlerdi. Hatta İmparatorluğun yıkılmasından sonra da Türkiye toprakları üzerindeki varlıklarını sürdürmüşler ve yeni Türk devletine destek olmuşlardı. Dolayısıyla, azınlıklar üzerinden yaygınlaştırılan söylentiler yalnızca bir kara propagandaydı. O dönemde İstanbul’a istihbarat için gelmiş bir kısım İngiliz ajanlar bile, sonradan Türklerin azınlık politikasını takdir etmişlerdir.

Bu gerçeğe rağmen İngiliz derin devleti, azınlıklar üzerinden kara propagandaya devam etmiş, özellikle “haksızlığa uğrayan farklı millet, farklı din” kozunu oynayarak etki uyandıracağından emin olmuştu. Nitekim de öyle oldu. İngiliz derin devletinin işgal politikası bazı azınlık temsilcilerinde destek buldu. İstanbul Rum Patriği, Paris Konferansı’na gönderdiği bir mektupta Doğu Sorunu’nun (Osmanlı’nın parçalanması), İstanbul tekrar Yunan kontrolüne geçmediği sürece çözümlenemeyeceğini yazmıştı.

Benzer şekilde Osmanlı’nın Hristiyan tebaaları Mısır’daki Kıptiler, Lübnan’daki Marunîler ve Suriye’deki Hristiyan Asurlular, tıpkı İstanbul Rumları gibi işgali bağımsızlıklarının bir ön adımı olarak görüp desteklediler. Osmanlı tebaasında sadece Museviler, başta Haham Naum Efendi olmak üzere Avrupalı işgalciler karşısında Türklerin yanında yer aldılar.

İngilizlerin İşgal İçin Uyguladığı Taktikler

İngiliz derin devleti, İstanbul’u işgal ederken birçok farklı taktik kullanmıştır. Benzer yöntemler bugün de devam etmektedir. Söz konusu taktiklerin deşifre edilmesi, ülkemizin ve tüm dünyanın içinde bulunduğu tehlikenin anlaşılması için de elzemdir. 100 yıl sonra da yürürlükte olan “Türklerin Anadolu’dan çıkarılması planı” en yüksek noktasına İstanbul’un işgali ile ulaşmıştır. İngiliz derin devleti, bu amaca ulaşmak için kendi kamuoyunu hatta müttefiklerini bile kandırmakta bir mahsur görmemiştir. Milyonlar, bir avuç sözde derin devlet yöneticisinin oyuncağı olmuştur. Şöyle ki;

◉ İngiliz Derin Devleti Başlarda Anadolu’ya Göz Koymadığını Savunmuştur

idd 499 Istanbul isgal Mondros AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
Yemen’de 7. Kolordu Komutanı Tevfik Paşa ve pek çok vatansever komutan, İngiliz derin devletine geçit vermedikleri için sürgün edilmişlerdir.

İngiliz Başbakanı Lloyd George, 5 Ocak 1918’de Parlamento’da yaptığı konuşmada milletvekillerine; İstanbul, Anadolu ve Trakya için herhangi bir savaş olmayacağını savunmuştur. Bu tarif edilen coğrafya, Osmanlı Devleti’nin Türk nüfusunun çoğunlukta olduğu topraklardır. Aslında burada Lloyd George, bir hedef şaşırtmacası yapmaya çalışmış ve İngiltere’nin bu bölgelerde gözü olmadığına dair kendi halkını ve Osmanlı’yı manipüle etmeye çalışmıştır.

Yine I. Dünya Savaşı’nı sonuçlandıran Mondros Mütarekesi’nde, İstanbul’un işgaline dair hiçbir maddede hiçbir ifade geçmemektedir. İtilaf devletleri adına imza koyan Amiral Calthorpe, İstanbul’u işgal ederek, Osmanlı hükümetini feshetmek ya da askeri boyunduruk altına almak gibi bir niyetleri olmadığının sözlü garantisini vermiştir. Mütareke sonrası İstanbul’a dönen Osmanlı heyeti, Calthorpe’un kişisel mektubunu da yanlarında taşımıştır. Calthorpe mektupta, Fransız ve İngiliz askerlerinin sadece boğazlarda bulunacağını, hatta Türk ordusundan küçük bir birliğin de bölgedeki Osmanlı egemenliğinin göstergesi olarak orada bulunabileceğini söylemektedir.

Fakat Mütareke’den sadece 13 gün sonra İngiliz ve Fransız güçleri İstanbul’a girdiler. Mütarekede işgal olmayacağı sözünü veren Calthorpe, bu kuvvetlerin başına geçirildi ve ilk işi Tevfik Paşa hükümetinden 200 kişiyi tutuklamak ve 30’unu Malta’ya sürgüne göndermek oldu. Tutuklananların tamamı Türk ve Müslüman yöneticilerdi. Calthorpe bu hareketi ile İstanbul’da bir işgal olduğunu ve işgal kuvvetleri ile birlikte hareket etmeyenlerin en sert şekilde cezalandırılacağı mesajını veriyordu. Amiral Calthorpe daha sonra Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği 371/4172/23004 no’lu mesajda tutuklamaların amacına ulaştığını ve tutuklamalarla İstanbul’daki muhtemel ayaklanmanın liderlerine gözdağı verildiğini söylüyordu.279

idd en 483 EskiIstanbul AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
Savaşa gitmeden önce ayakkabısını temizleyen Türk askeri

Ayrıca savaş döneminden fişlenmiş birçok subay da bu sürgüne dahil edildi. İngilizler İstanbul’a ayak basınca, yalnız İstanbul’da değil, bütün Türkiye’de insan avı başlattı. Öncelikle 9 Türk komutanın cezalandırılmak üzere yakalanmasını istediler. Bunlar, 6. Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa, Medine’yi savunan Fahrettin Paşa, Kafkasya Ordusu Komutanı Nuri Paşa, Azerbaycan Ordusu Komutanı Mürsel Paşa, Kafkasya 9. Ordu Komutanı Şevki Paşa, Pozantı’da 2. Ordu Komutanı Nihat Paşa, Yemen 40. Tümen Komutanı Galip Paşa ve Yemen’de 7. Kolordu Komutanı Tevfik Paşa’dır. Görüldüğü gibi bu isimler, savaşta İngilizleri yenen veya onlara güçlükler çıkaran ve vatanlarını kahramanca savunan Türk Ordusunun komutanlarıdır. Şunu belirtmek gerekir ki İngiliz derin devleti, komutanları hedef alarak Türklerin milli şuuru konusunda tarihi bir yanılgıya düşmüştür. Çünkü Türkler gibi milli şuur varlığı çok eskilere dayanan, tarih boyunca bağımsız yaşamış bir milletin içinden 100-150 kişinin yakalanıp sürgüne gönderilmesi, Türk Milletinin verdiği Kurtuluş Mücadelesini engelleyememiştir.

idd 501 Istanbul isgal AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
Mondros Mütarekesi sonrasında, 13 Kasım 1918’de İstanbul Boğazı’nda demirlemiş işgal kuvvetlerine ait donanma
idd en 485 Istanbulun isgali AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
(1) Fransız işgal kuvvetleri komutanı Louis Franchet d’Espèrey, Galata’dan Şişhane’ye girerken
(2) İstanbul Limanı’nda Fransız Louis Franchet d’Espèrey ile İngiliz Edmund Alalenby’in buluşması

Dokuzuncu Ordu’yu dağıtmayan, silahları ve cephaneyi İngilizlere kaptırmayan, gıda stoklarını batıya taşıyan Yakup Şevki Paşa bu listenin en başındadır ve Malta’ya ilk sürgün edileceklerden olacaktır. Onun gibi Kars Şurası’nın bütün üyeleri de Malta’ya sürülecekler arasındadır. Kafkas Ordusu’ndan Halil Paşa, Küçük Cemal Paşa, Tümen komutanlarından Ali Rıfat ve Mürsel Bey’ler gibi birçok Türk Subayı, Mütareke’nin daha ilk aylarında İngilizlerce mimlenirler. İşgal karargahında bunları yakalamak, yargılamak ve sürmek için plan yapılmaktadır.

İşgal öncesi söylenen sözler ve verilen vaatler İngiliz taraftarı birçok aydın ve diplomat tarafından bir garanti olarak alınmıştır. Fakat mütareke sonrasında İngiliz Başbakan Lloyd George, sözlerini Türklere bir garanti amacıyla değil de kendi kamuoyunu, özellikle de Müslümanlarla savaştan muzdarip olan Hindistan Müslümanlarını rahatlatmak amacıyla söylediğini açıklayarak işgali kendince meşru göstermiştir.

Bilmemiz gereken şudur: İngiliz derin devleti amacına ulaşmak gayesiyle hedef şaşırtmacaya yönelik konuşmalar yapabilir, dost gözükebilir, söz verebilir veya resmi mektuplar imzalayabilir. Ama tüm bu vaatler, derin devletin temsilcilerini gerçek planlarından bir milim bile saptırmamaktadır. Onlar, yüzyıllar önce kapalı kapılar ardında yapılan sinsi planlardan hiçbir şekilde şaşmayacaklardır. Göz boyamaya ya da süslü sözlere aldanmak ileride büyük felaketlerin yolunu açacaktır.

◉İngiliz Derin Devleti Müttefiklerine, Anadolu için ABD Mandası Planladığını Söylemiştir

I. Dünya Savaşı’nın ardından haritaların yeniden şekillenmesi, 1919 Paris Konferansı’nda gerçekleşmiştir. 18 Ocak 1919 tarihinde başlayan ve aylarca süren konferansa 32 ülkeden temsilciler katılmış ve 1646 ayrı oturum gerçekleştirilmiştir. Ama bu geniş yelpaze göstermeliktir. Konferansın kararları “4 Büyük” adı verilen grup tarafından alınmıştır. İngiltere Başbakanı Lloyd George, ABD Başkanı Woodrow Wilson, Fransız Başbakanı Georges Clemenceau, İtalyan Başbakanı Vittorio Emanuele Orlando bu kararları alan 4 büyüktür.

Savaşı bitiren beş antlaşmanın metinleri Paris Konferansı’nda hazırlanmıştır. Aynı yıl Almanya ile imzalanacak Versailles, Avusturya ile imzalanacak Saint Germen, Bulgaristan ile imzalanacak Neuilly ve ertesi yıl Macaristan ile imzalanacak Trianon ile Osmanlı ile imzalanacak Sevr Antlaşması’nın şartları bu konferansta belirlenmiştir.

Osmanlı’yı parçalama planına geçmeden, Almanya ile yapılan Versailles Antlaşması’na da değinmekte fayda vardır. Anlaşma öncesi Alman kamuoyuna, Wilson Prensipleri olarak bilinen 14 ilkenin antlaşmanın temeli olacağı anlatılmıştır. Fakat iş imza aşamasına geldiğinde, ağır bir sömürgecilik antlaşması ortaya konmuş ve Almanlar manen ve maddeten aşağılanmıştır. Ağır şartlar, Alman ekonomisinin senelerce İtilaf Devletleri için çalışmasına sebep olmuştur. Birçok tarihçi, Almanya’da Nazi rejiminin yükselmesine ve Alman halkında intikam hislerinin doruğa çıkmasına sebep olarak, bu antlaşmanın ağır şartlarını göstermektedir.

idd 505 Versay AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
Almanya ile yapılan Versailles Antlaşması’nın resmedildiği bir tablo. Bu anlaşma ile belirlenen ağır sömürge şartları, pek çok tarihçiye göre, Almanya’da Nazi Partisi’nin yükselmesine neden olmuştur.

İngiltere ve Fransa, Paris Konferansı’nda Osmanlı’nın; Arap bölgesi, Trakya, Akdeniz ve Ege bölgelerindeki topraklarını kendi aralarında paylaşmayı planlamışlardı. Türkiye’yi sadece Anadolu içlerinde sıkışmış Asyalı, küçük bir ülke haline getirmek istiyorlardı. Plana göre bu  toprak parçasına sıkıştırılmış küçük Türkiye, ABD mandası altında hayatına devam edecekti.

Özetle Paris Konferansı’nda İngiliz derin devletinin planı; kendisini idare etmekten aciz gördüğü ülkelerin, gelişmiş ülkelerce sömürülmesi üzerine kuruluydu. İşte Orta Doğu, bu plan üzerine paylaşıldı. 21 Mayıs 1919’da İngiltere, Konferans’a bir bildiri sunarak Mezopotamya, Suriye ve Filistin’in İngiltere ve Fransa mandasına verilmesini, Osmanlı’nın da ABD mandasına katılmasını önerdi. Bu planın gerçek yüzünü Halide Edip Adıvar’ın 10 Ağustos 1919’da Mustafa Kemal’e gönderdiği telgraftan okuyalım:

idd 503 ParisAnlasmasi AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
1. Soldan sağa, İngiltere Başbakanı David Llyod George, İtalya başbakanı Vittorio Orlando, Fransa Başbakanı Georges Clemenceau, ABD Başkanı Woodrow Wilson Paris Konferansı’nda

2. Paris Konferansı’ndan bir kare

Dış durum İstanbul’da şöyle görünüyor:

Fransa, İtalya ve İngiltere, Türkiye’nin mandaterlik meselesini Amerikan Senatosu’na resmen teklif etmiş olmakla birlikte, Senato’nun bu teklifi kabul etmemesi için bütün güçlerini kullanıyorlar. Taksimden pay kaçırmak elbette işlerine gelmiyor.

Suriye’de aradığını bulamayan Fransa, zararını Türkiye’den kapatmak istiyor. İtalya, namuslu bir emperyalist olduğundan, savaşa ancak Anadolu’nun bölüşülmesinde pay almak için girdiğini açıktan açığa söylüyor. İngiltere’nin oyunu biraz daha incedir.

İngiltere, Türk’ün birliğini, çağdaşlaşmasını, gerçek bir bağımsızlık kazanmasını gelecekte bile istemiyor. Yeni imkan ve görüşlerle tamamen çağdaş ve kuvvetli bir Müslüman Türk hükümeti -başında hilafet de olursa- İngiltere’nin elindeki Müslüman esirler için kötü bir örnek olur. İngiltere, Türkiye’yi bütünü ile ele geçirebilse, kafasını kolunu koparır, birkaç yılda sadık bir sömürge durumuna sokar.280

O dönemlerde de açıkça görülebildiği için İngiliz derin devletinin planları, her zaman daha sinsi ve daha kapsamlıydı. Amerikan mandası teşviki sadece bir oyundu. İngiliz derin devletinin çok önceden beri asıl isteği, parçalanmış, yıpranmış, yok olmuş ve zayıf bir Türk devletiydi.

İngiliz derin devletinin planlarını doğru analiz edebilmek için birkaç adım ilerisine bakmak gerekmektedir. Churchill için söylenen “O büyük bir İngiliz’dir; barışı korumaktan çok İngiltere’nin Avrupa’daki menfaatlerini korumayı düşünür“281 sözlerinin sadece Churchill için değil, derin devletin her adamı için geçerli olduğunu unutmamak gerekir. İngiliz derin devleti için müttefik ya da dost yoktur. Planın içindeki herkes amaca ulaşmak için kullanılacak bir elemandır. Bunların tek varlık sebepleri derin devletin amacına hizmet etmektir. Dünyanın en güçlü başkanı dahi olsa, kendisine dayatılan senaryoyu oynamaktan başka bir imkanı bulunmamaktadır.

◉ İngiliz Derin Devletinin Derin Stratejilerinden İtalyanlar da Zarar Görmüştür

I. Dünya Savaşı sürerken, Osmanlı Devleti’nin paylaşılması için İtilaf Devletleri arasında gizli anlaşmalar gerçekleşiyordu. Londra Protokolü olarak da bilinen ilk gizli anlaşma 1915 yılında imzalandı. Londra’da İngiltere, Fransa, İtalya ve Rusya arasında imzalanan gizli anlaşmaya göre, İtalyanlara itilaf kuvvetlerinin yanında savaşa girmesi karşılığında Antalya ve etrafındaki Akdeniz kıyıları vaat edilmişti. Rusya’da Çarlık iktidarının düşmesi ve Bolşeviklerin iktidara gelmesi ile bu anlaşma yerini 1917 yılındaki St. Jean de Maurienne Anlaşması’na bırakmıştır. Bu anlaşmada sadece İtalyan, Fransız ve İngiliz imzaları vardır. Yeni planda İtalyanlar, Akdeniz kıyılarına ek olarak İzmir dahil Batı Anadolu’yu alacaklardır.

idd 509 izmirisgali AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
1. İzmir’in Yunan işgali sırasında, Yunan ideallerini temsil eden bir çizim.

2. Yunanların emperyalist ihtirasları, İngiliz derin devleti tarafından kullanılmıştır. Yunanlar, aldatıldıklarını çok geç anlamışlardır.

Fakat savaş sonrası gerçekler bir kez daha İtalyanların beklediği gibi değil İngilizlerin en başta planladığı gibi gerçekleşti. Venizelos-Lloyd George işbirliği sonucunda Yunan ordusu 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’i işgale başladı. 9 Eylül 1922’de Türk ordusu geri püskürtene kadar Batı Anadolu, Yunan ordularının işgalinde kaldı. İngiliz derin devleti, Yunanların emperyalist ihtirasını kullanarak, Anadolu topraklarında isteklerini yerine getirecek bir ordu oluşturdu. Aynı zamanda İtalya’nın bölgede tek başına güç ve söz sahibi olması engellenmişti. Tüm bu işgal planı da tümüyle bir propagandaya dayandırılmış, yerel Hristiyan halkını, sözde Müslüman çetelerden korumak adı altında bu sinsi plana uluslararası meşruiyet kazandırılmıştır. Oysaki bu iddiaların yalan olduğu, 12 Ekim 1919’da İstanbul’daki Müttefiklerarası Komisyon’un, İzmir’in Yunanlar tarafından işgali hakkındaki raporu ile açıkça ortaya konmuştu.

Rapor şu sözlerle başlıyordu:

Yapılan soruşturma göstermiştir ki, Mütareke’den beri Aydın vilâyetindeki Hristiyanların genel durumları memnunluk vericidir ve güvenlikleri hiçbir zaman tehlikeye düşmemiştir. Onun için, bu işgalin hiçbir şekilde haklı olmadığı ve Türkiye ile Müttefikler arasında imzalanmış bulunan Mütareke’nin şartlarını ihlal ettiği muhakkaktır.282

Fakat bu rapor dahi İngiliz derin devletinin planlarını engellememişti.

idd en 491 Izmirin isgali AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
1. İşgal Kuvvetleri İzmir’e çıkarken

2.İngiliz derin devleti, Yunanistan’a İzmir’i vaat etmişti.

Resimde, bu vaade inanan Yunan askerlerinin İzmir’de geçit töreni görülüyor.

İngiliz derin devleti İtalya’yı da tam olarak ihtiyaç duyduğu dönemde, müttefik görünümü vererek ve çeşitli vaatlerle kandırarak kullanmıştır. İhtiyacı bittiğinde de kendi başına bırakmıştır. Burada elbette İtalyanların Osmanlı üzerindeki bölme planlarının diğer İtilaf Devletleri’nin yaptığı gibi alçakça bir işgal politikası olduğu açıktır ve bu yönüyle dönemin İtalya’sı da diğer devletler kadar suçludur. Burada vurgulamak istediğimiz husus, İngiliz derin devletinin, kendi müttefikleri söz konusu olsa bile, her zaman kendi menfaatini düşünen ikiyüzlü politikasıdır.

Milli Mücadele hareketinin öncüsü ve Türk halkının ve Türkiye’nin kurtarıcısı Mustafa Kemal, İngilizlerin İtalyanlara yönelik bu çift yönlü siyasetini bağımsızlık mücadelemiz sırasında Türk halkı lehine kullanmıştır. İtalyan hükümeti, 1920 yılından itibaren Türk bağımsızlık hareketine silah, lojistik ve istihbarat desteği sağlamıştır.

idd 513 Istanbulunisgali AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
The Armistice of Mudros was signed aboard this ship.
idd en 493 Istanbulun isgali AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra Boğaz’da işgal gemileri
idd en 493 MondrosHaritasi AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra işgal edilen bölgelerin haritası

◉Sözde Azınlık Haklarını Savunmak, İngiliz Derin Devleti’nin İşgalleri Meşrulaştırma Yöntemidir

Savaş sonrası imzalanan Mondros Mütarekesi’ne göre ordular karşılıklı olarak bulundukları yerde kalacaklardı. Herhangi bir tehlike baş göstermediği sürece hiçbir yeni işgal olmayacaktı. Fakat daha önce belirttiğimiz gibi İngilizler önce İstanbul’u işgal ettiler, daha sonra İzmir Yunanların işgaline girdi. Bu işgalleri haklı çıkarmak için kullanılan tek argüman, azınlıkların, özellikle de Hristiyan azınlıkların tehlike altında olduğu iddiasıydı. Mondros Mütarekesi’nin 7. Maddesi, İtilaf Devletleri’ne, güvenlik tehdidi görüldüğünde stratejik yerleri işgal etme hakkı vermişti. Anadolu işgali, 7. Madde’nin tanıdığı işgal hakkı ve azınlıklara yönelik tehditlerle birleştirilerek, uluslararası hukuka sinsi bir şekilde uygun hale getirildi.

Oysa Mütareke’nin imzalanmasının ardından ilk günlerde başkentte hava bambaşkaydı. Osmanlı Parlamentosu, Mütareke anlaşmasını oy birliği ile onayladı. Osmanlı PTT’si, mutlu bir olayı kutlarcasına mütareke için anma pulları çıkardı. Rauf Bey’in iyimser demeçlerinden sadece on gün sonra ise, 13 Kasım 1918 günü, 55 parçalık düşman donanması Çanakkale Boğazı’ndan girip Dolmabahçe önünde demirledi. Bu büyük armada, 22 İngiliz, 17 İtalyan, 12 Fransız ve 4 Yunan gemisinden oluşmaktaydı.

idd en 494 Istanbul isgal Dolmabahce AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
Dolmabahçe Sarayı önünde talim yapan İtalyan askerleri.

İngiliz derin devletinin yüzyıla yakın süredir yürürlükte tuttuğu Osmanlı’yı parçalama ve Türkleri Avrupa’dan atma planı, bu işgalle en yüksek noktasına ulaşmıştır. Başkent işgal edilmiş, ordu terhis edilmiş, ticaret gemileri, tersaneler, limanlar, demiryolları ve tüm haberleşme birimleri işgal kuvvetlerine tahsis edilmiştir. Tüm bu plan hukuki bir kılıfa uydurulmuş ve askeri kuvvetle desteklenmiştir. Osmanlı yanında yer alabilecek kamuoyu da, kara propaganda ile engellenmiştir.

idd 517 IngilizAskerler1x AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
İstanbul’un işgali sırasında Marmara sahilinde taşkınlık yapan İngiliz askerleri ellerinde içkileriyle

Yıllar boyu gazete haberleri, romanlar ve tiyatro eserleriyle, Avrupa ve ABD kamuoyunda işlenen Osmanlı düşmanlığı bu işgal için planlanmıştır. Barbar Türk imajlı karikatürler ve basılan yüzlerce kitap, risale, el ilanı, Hristiyanları sözde katleden Müslüman Türk imajı için kurgulanmıştır. Başta İngiltere ve Amerika olmak üzere tüm dünya kamuoyuna Hristiyanlık, özgürlük ve insan hakları adına Osmanlı’nın yıkılması gerektiği propagandası yapılmıştır. Osmanlı haklarını ve adaletini savunabilecek her ses önceden susturulmuştur. İngiliz derin devleti kendince tüm delikleri kapatmış, hiçbir açık nokta bırakmamıştır. Bu plan, Anadolu bağımsızlık hareketi ile 100 yıllık bir sekteye uğratılsa da bugün hala yürürlüktedir. Anadolu toprakları benzer bir şekilde 360 derece kuşatılmıştır. İman, birlik ruhu ve milli şuur ise bu planın karşısında durabilecek tek güçtür.

Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi ‘yapayalnız ve yardımsız’ bırakacak olursa, O’ndan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse müminler, yalnızca Allah’a tevekkül etsinler. (Al-i İmran Suresi, 160)

idd en 497 Istanbul isgal Dolmabahce AVRUPANIN DERİN TUZAKLARINI ALTÜST EDEN MERKEZ: İSTANBUL
(1) İşgal yılarında Dolmabahçe önündeki itilaf devletlerine ait gemiler
(2) Allied troops landing at Sarayburnu
(3)1910 yılında Amerika’da yayınlanan The Saturday Evening Post‘un kapağında, barbar ve vahşi bir biçimde çizilmiş Türk askeri resmi. O dönemde ABD basını, Ortadoğu ile ilgili bütün istihbaratı İngilizlerden almakta ve bunun sonucunda korkunç bir “Türk” algısı oluşmaktaydı. (Türk Milletini tenzih ederiz.)

İngiliz Derin Devletine Çalışan Gazeteci Walter Lipmann

Birçok kaynağa göre, 1. Dünya Savaşı sonrası hazırlanan antlaşmaların temeli olarak belirlenen Wilson’un 14 İlkesi, İngiliz Hükümeti’nin, Wilson’un danışmanı ve Harvard mezunu bir gazeteci olan Walter Lipmann ile birlikte hazırladığı bir dokümandı. Barışı, bu ilkeler üzerine bina edeceklerini iddia etmişlerdi. Ancak daha sonra, gerek Versailles gerekse de Sevr antlaşmalarında görüldüğü gibi bu dokümanda ne barışa dair ilkeler vardı ne de ABD Başkanı Wilson’ın imzası. Wilson İlkeleri’nin yazımına önayak olan gazeteci Lipmann, daha sonra İngiliz derin devleti kurumu olan Chatham House’un ABD şubesi CFR’nin (Council for Foreign Relations) yöneticisi oldu. 8 Amerikan başkanına gayri resmi danışmanlık yaptı. 1946’daki kitabıyla Soğuk Savaş konseptini ilk tanıtan kişi oldu. Bugün geriye baktığımızda Lipmann’ı, “20. yüzyılın en etkili gazetecisi” ya da “modern gazeteciliğin babası” olarak tanımladıklarını görürüz. Başkanlar, başbakanlar, bakanlar değişse de derin devletin derinlerdeki adamları hiç değişmeyecektir.

Dipnotlar:

279. “Occupation of Constantinople”, Wikipedia, https://en.wikipedia.org/wiki/Occupation_of_Constantinople

280. “Amerikan Mandası İçin Propagandalar”, Atatürk Araştırma Merkezi (ATAM), http://www.atam.gov.tr/ nutuk/amerikan-mandasi-icin-propagandalar

281. Onur Öymen, Silahsız Savaş: Bir Mücadele Sanatı Olarak Diplomasi, 8. Baskı, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2015, s. 91

282. Arnold J. Toynbee, Bir Devletin Yeniden Doğuşu, çev. Kasım Yargıcı ve Nurer Uğurlu, İstanbul: Çağdaş Matbaacılık 1999, s. 84

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.